YAŞANAN HÜZÜNDÜR
Erdoğan Cihan
…
çiçek sürgününde renkler
çiçeğine konardı uçarı kelebekler
şebboy koklardı geyikler
yaşanan hüzündür.
yorgun bir yolcuyum yollarda
yanıyordu gözlerim
balkıyan güneş yağmurundan.
eğilip bir dağ pınarına
su içerdim avuç avuç, soğuk soğuk
donardı ellerim parıldayan suyundan.
tozu dumana katarak
yılkılar geçti aşağı düzlükten
altın yeleli bu atlar
bir ayrılık türküsü bıraktı toynaklarından
yaşanan hüzündür.
köşe bucak gezdim de dağları
yolum düştü eski bir zaman mağarasına
mağara ağzında gravürler, resimler
taş işçilerinin yonttuğu
hangi sanatçı, hangi ressam
çizmiş bunları?..
kaç bin yıl geçti aradan?..
hâlâ duruyor yosunlu kayalarda izleri.
bu çizgiler, figürler bana hatırlattı
ayağı zincire bağlı eski zaman kölelerini
bana hatırlattı eski bir zamandan
Ana Tanrıça Kibele’nin
al şaraplık üzümünü.
unuttum dünya derdini
unuttum uzak iklimlere gitmiş sevgiliyi
sularda karardı gitti
onun küllenen yüzü
gelse de olur, gelmese de
unuttum onun gözlerini.