KUYRUKLUYILDIZ ALTINDA BİR İZDİVAÇ
HÜSEYİN RAHMİ GÜRPINAR
152 SAYFA
Beynin de kullanılmayan diğer bir uzuv gibi zayıf düşeceğini bilmeyerek bilgilerini artıracak, zihinlerini takviye edecek ciddilikle okumaya üşeniyorlar.
1910 yılının İstanbul’un da geçiyor hikayemiz. Halley Kuyrukluyıldız’ının dünyaya çarpacağı söylentisi halkın her kesiminde büyük heyecana yol açar. Kimi kapısını, bacasını sımsıkı kapatarak atlatacağını düşünür bu olayı, kimi güler geçer bu söylentiye. İnansın inanmasın herkesin dilindedir Halley.
Yaşadığı kalp kırıklıkları nedeniyle kadınlara düşman kesilen İrfan Galip, okumuş, güzel bir ailede yetişmiş, hayli kültürlü bir gençtir. Bu durumdan kendince yarar sağlamaya karar verir. Bir intikam planı tasarlar kafasında ve sadece kadınların katılacağı konferanslar düzenler. Kuyrukluyıldız hakkında bilgi vereceğini söyler mahalleliye. Oysa asıl amacı kadınların cahilliklerinden faydalanıp, onlarla alay etmek, aklınca kalbini kıranlardan intikam almaktır.
İlk konferansı sonrası aldığı imzasız bir mektup tamamen farklı bir yöne savurur genç adamı. Gizemli bir kadın kuyrukluyıldız hakkında bilgisine başvurmuştur bu mektupla. Sonrasında ise hikayemiz karşılıklı yollanan mektuplar, gizemli kadını bulma çabasındaki İrfan Galip ve duyguları ile akıp gidiyor.
Kitaplarında İstanbul yaşamını ele alan yazarımız toplum gerçeklerini, kadın erkek ilişkilerini kimi zaman gülümseterek kimi zaman düşündürerek anlatır. Bu kitabında da özellikle giriş bölümünde mahalledeki kadınların kendine has konuşmaları oldukça renkli ve eğlenceli. Kadının toplumdaki yerine, cehalet ve hurafelere dikkat çektiği, sonrasında aşkında işin içine karıştığı güzel bir okuma oldu benim için. Azime ablam ve Bahar ‘cığım eşlik ettiler bu güzel yolculukta. Çok teşekkür ediyorum her ikisine de İyi ki varsınız.
Son sözü yazarımıza bırakarak noktalayayım yorumu:
“Şu hikayeyi yazmaya başladığım zaman bütün medeniyet dünyası Halley’in çarpma tehlikesine karşı heyecan içinde titreyip duruyordu. Bu korkunun pek yersiz olduğuna, bu kötü niyetli söylentilere rağmen kimsenin başı bile ağrımayacağı konusunda önsözde güvence vermiştim. İş dediğim gibi oldu. Göz korkutucular Halley’in dünya sakinlerine birşey hissettirmeksizin tam bir nezaketle geçip gittiğini görünce, kaç zamandır bulaşıcı bir hastalık halini alan umumi korkuyu yeniden ortaya çıkarmak için dünyaya çatmak üzere yıldızın geri döneceğini iddia acayipliğine kadar varmaktan çekinmediler….
İnsanların yalancılıktaki cüretlerine bundan büyük örnek mi olur!
8 Haziran 1910
Gönül kimi severse güzel odur…
Beklemek ateşte yanmaktan daha beterdir…
Aşk denilen şey meğer ne şiddetli bir ruh fırtınasıymış…
Gerçi ölüm ne kadar muhakkak olsa insan yine bir kurtuluş çaresi aramaktan kendini alamıyor…
Bu memlekette kızlar için ayıp olmayan ne var acaba?
LÜTFEN KİTAP OKUYALIM!!!
Arzu ORTAÖREN