Bir zamanlar sana koşardım
Adım, adım
Her şeyi senle yaşardım
Sana anlatırdım
Kitaplarım isimlerin le dolsun
Albümümde resimlerin olsun derdim
Her karşılaşmamızda resim isterdim
Her Perşembe akşamını
İple çekerdim
Umutla beklerdim.
Akrep dönemez olmuştu ekseninde
Zaman durmuştu yerinde
Gelmediğin son Perşembe gününde
Önce hafif bir kırmızılık sardı Ankara’yı
Ufuk yavaş yavaş benimserken kararmayı
Bir şeyler söyler gibiydi
Gelmeyecek der gibiydi
Ay doğmuş önüne bulular gerilmişti
Mehtap bambaşka renk almıştı
Yıldızlar gök yüzüne serpilmişti
Sessizlik bir şeyler gizlemişti
Rüzgarın esintisi
Gelmeyecek demişti
O akşamın hüzne kapıldım
Yaşlar dolmaya başlamıştı gözüme
Gırtlağım da düğüm olmuştu hıçkırık
Yağan yağmurlara karıştı kaygılarım
Arttıkça arttı efkarım
Yatağına sığmayan sel gibi coştum
Çölde susamışçasına içkiye koştum
Şişelerde seni aradım
İçkilerle seni yudumladım
Kırık kadehler yerleşti harap olmuş gönlüme
Varlığımda habersiz döndüm her gün evimde
Şaşkın dostu meyhaneler oluverdi barınağım
Boşaltılan şarap şişeleri idi sığınağım
Senide şişeler içinde yaşatacağım
Öyle bir etki etin ki kederime
Senin yerine sarıldım kadehlerime
Sevgini doldurdum bitirinceye kadar
Sevgini doldurdum içtiklerime
Yusuf Değirmenci 3