B.F. Bize kısaca kendinizi tanıtır mısınız?
1986 yılında Ankara’nın Çamlıdere ilçesinde doğdum. Orta öğrenimini Ankara’da tamamladıktan sonra Anadolu Üniversitesi İşletme Fakültesi ve daha sonra Medya ve İletişim’den mezun oldum. Yazarlık hayatına “Siyaset ve Düşünce” isimli internet sitesinde köşe yazarı olarak başladım. Daha sonra Fikri Kadim, Mimoza Haber, nokta32, Akdeniz Haber ve Dik Gazete sitelerinde köşe yazıları yayımladım. Yeni Şafak gazetesi Düşünce Günlüğü sayfasında da yazılarım yayınlandı. Gerçek Tarih dergisinin yayın koordinatörlüğünü yürütmekteyim. Sivil toplum çalışmalarına katkı sunmak amacıyla Sahipkıran Stratejik Araştırmalar Merkezinde (SASAM) Genel Sekreter olarak görevime devam ediyorum. SASAM’DA yayınlanan yazılarımın yanı sıra dış politika konularında röportajlar vermekteyim.
Türkiye Yazarlar Birliği Ankara Şubesi Yönetim Kurulu Üyesiyim. Evli ve iki erkek çocuk babasıyım. Yayımlanmış eserlerim: Gönülden Dimağa (2019), Akıldan Kalbe Esintiler (2022),Türk Tipi Başkanlık Sistemi (2022), Bozuk Satıh (2022).
B.F. Yazmaya nasıl başladığınızdan ve ne kadar zamandır yazdığınızdan bahseder misiniz biraz?
2011 yılında “Siyaset ve Düşünce” sitesinde düzenli olarak yazmaya başladım. Daha önce düşüncelerimi sosyal medya üzerinden ifade etmeye çalışıyordum. 2011 yılından sonra çeşitli mecralarda düzenli olarak yazılar yazdım. Yazılarım köşe yazılarımın yanı sıra bazı dergilerde makalelerim yayınlandı. Elbette yazdıklarım belli bir alanda değil. Siyasetten edebiyata geniş bir yelpazede yazıyorum. Sonuç olarak, okumalarım da değişiyor.
B.F. Yayınladığınız kitap sayısı ve konuları nelerdir?
4 kitabım yayınlandı. Yolculuk “Gönülden Dimağa” ile başladı. Bu kitapta bazı düşünce yazılarımı değerlendirmeye çalıştım. Daha çok gençlere yönelik bir kitap. Herkesin kolayca okuyabileceği basit, anlaşılır bir kitap olmasını istedim. İkinci kitabım “Akıldan Kalbe Esintiler” ismiyle çıktı. Din üzerine düşüncelerimi yazmaya çalıştım. Birinci kitaba göre okunması ve üzerinde düşünülmesi gereken bir kitap ortaya çıktı. Üçüncü kitabım güncel siyaset ve devlet konularını içeren “Türk Tipi Başkanlık Sistemi” ismiyle yayınlandı. 2016 yılından bu yana yazdığım mevcut sistemle ilgili eleştiri, tavsiye ve aksiyon içeren yazıları derleyip kitap haline getirdim. Üç deneme kitabının sonuna bir hikâye kitabı eklemek istedim, bu yüzden “Bozuk Satıh” kitabını çıkardım. Böylece dört farklılık bir araya geldi.
B.F. Yazarken karşılaştığınız zorluklar oldu mu? Yazmak ve yayınlamak; sizin için hangisi daha zordu?
Genel olarak yazmakta zorlandığımı söyleyemem. Yazma şansım olduğu sürece. Bana göre asıl sorun burada başlıyor. Evlenmeden önce kitap okumaya ve yazmaya biraz daha zamanım vardı. Evlendiğimde okuduğum kitap sayısı neredeyse yarı yarıya azaldı. Bu düşüş çocuklarım olduğunda hızlandı. Evde neredeyse hiç düzenli ve planlı kitap okuma fırsatım olmadı. İşyerimde fırsat bulabilirsem yazıyorum. Elbette zorlu koşullar zihinsel çalışmayı arttırır ve yazarken daha olgun cümleler üretme imkânı vardır.
İlk kitabımı yayınlamak istediğimde çok zorlandım. Yazma yeteneğiniz varsa elbette yazmak çok daha kolaydır. Yazma fırsatı bulabilirsiniz. Kitap basmak öyle değil. Dosyanız hazır olsa bile yayıncıyı bulup ikna etmelisiniz ve başarılı olsanız bile yeterli sermayeye sahip olmalısınız. Bir kitap yayınlamak, özellikle son yıllarda kâğıt fiyatları hızla arttığında maliyetli olmaya başladı. Yazar için kolay süreçler değil. Üretim yapmışsınız lakin yeterli sermayeniz olmayınca dosyanız bekliyor. Popüler yazar için böyle bir sorun yok. Yayınevi dosyayı havada kapıyor, yüklü bir telif de ödüyor yazara…
B.F. Yazılarınızda sizi besleyen kaynaklar nelerdir, ilham kaynağınız nelerdir; biraz bahseder misiniz?
Çocukluğumdan beri okumayı ve düşünmeyi seviyorum. Henüz ilkokuldayken gazete okur, bulduğum kitapları incelerdim. “Bu kitap senin yaşına uygun değil” uyarısıyla sık sık karşılaşırdım. İlkokulda okul kütüphanesinde okumadığım kitap kalmamıştı. Bu okuma sevgisi, çevreyi gözlemlemekle birleşti. Babam bir süre siyasetle uğraştı. Ben de siyasetle ilgileniyordum. Çocukluğum ve gençlik yıllarım zor geçti diyebilirim. Rahat bir eğitim ve sosyal hayatım yoktu. Birçok değişken beni önceden olgunlaştırmış olabilir. İçine kapanık ve görünmez bir ergenlik dönemi geçirdim. Bunların ardından bana ilham kaynağı olarak döndüğünü söyleyebilirim.
B.F. Kitap okur musunuz? Bulunduğumuz dönemde yayınlanan kitaplarla ilgili düşünceleriniz nelerdir?
Hiçbir zaman bilinçli bir okuyucu olamadım. Evde ve işyerimde zengin bir kitaplığım olmasına rağmen belli bir yazar üzerine yoğunlaştığım söylenemez. Butik bir kitaplığım var diyebilirim. Roman, öykü, şiir, tarih, siyaset, dış politika, kültür ve gezi yazıları, felsefe, din, tasavvuf gibi pek çok alanda kitaplar okudum ve arşivledim.
Son zamanlarda çıkan kitapların çoğunun eskileri tekrar ettiğini söyleyebilirim. Özgün eserler üreten yok denecek kadar azdır. Popüler yazar denilebilecek insanlar bile kendilerini sürekli tekrar ederler. Kendini geliştiren yazar ve şair sayısı çok azdır. Şöhrete ulaşmış yazarlar için kaliteli eserler üretmeye gerek olmadığını düşünüyorum. Sonuçta okunuyor, kitaplarını satın alıyorlar. Şöhretten uzak kalifiye yazarlara değer verilmiyor. Kitap fuarlarında birkaç bilinçli okuyucuya rastlarlarsa memnun oluyorlar.
B.F. Yazmanın sizin için ne ifade ettiğini öğrenebilir miyiz?
Yazmak benim için bir şifa kaynağıdır. Yazmadığım zaman hasta oluyorum. Bu nedenle taslak halinde birden fazla kitabım var. Köşe yazısı veya makale aklıma gelir gelmez hemen yazmaya başlıyorum. Birkaç gün yazmaya fırsat bulamayınca zihnen yorgunluğum başlıyor, yazmaya fırsatım olunca zihnen bir boşalmayla rahatlıyorum.
B.F. İyi yazmak için bir formül var mıdır size göre?
Yazmanın bir formülü bana göre yok. Yazarlar ve şairler doğuştan gelen yeteneklere sahiptir. Okur da böyledir. Daha sonra bir yazar ya da şair eğitimle kendini geliştirir ama bu tek başına yazar, şair olmak için yeterli değildir. Yazar ya da şair, çocukluğunda yavaş yavaş kendini belli eder. Gençlikte olgunlaşmaya başlar. Ne kadar iyi eğitimli olursa olsun, beceriksiz olana ilham gelmez, bu yüzden bu kişi kendini zorlayarak bir şeyler yazmaya çalışabilir, sonra sıkılır ve pes eder. Eğitim verelim, şair ve yazar sayısını artıralım düşüncesi bana göre boşunadır. Benim için bir ressam ya da ses sanatçısı için bu böyledir.
B.F. Yazmak isteyenlere önerileriniz nelerdir?
Bir önceki soruda yazarlığın ya da şair olmanın doğuştan geldiğini söylemiştim. Bu yeteneklere sahip kişiler, sevdikleri ya da ilgi duydukları alanla ilgili kitaplar okumak zorundadırlar. Evet, bir yazar ya da şair dokusuna sahip olabilir ama bu tek başına yeterli değildir. Yazabilmek için okuyacak, araştıracak ve bilecektir. Okuduklarını, öğrendiklerini ve gözlemlediklerini zihninde sentezleyecek, tefekkürle yoğuracak ve özgün fikirlerini yazacaktır.
Yazmak için aceleniz olsa bile, yazdıklarını paylaşmak için acele etmeyin. Sabırlı olun, sürekli üretimde olun ve güvendiğiniz birkaç kişiden fikir ve eleştiri alın. Belli bir olgunluk evresinden sonra kendi seviyenizin farkına varacaksınız. Elbette birçok hayalperest yazar ve şairimiz var. Eleştiriye tahammülleri yok. Dev aynasında kendilerini görmeye devam ediyorlar. Her yazar ve şair bir yoldadır, hayat bitse de onların yolu bitmez. Usta dediğimiz yazar ve şairlerin bile ben tamamım deme lüksleri yoktur.
B.F. Buradan okurlarımıza mesajınız nedir, ne söylemek istersiniz?
Edebiyattan, kültürden ve sanattan uzak kalmayın. Siyasetten uzak durmak istiyorlarsa tercihlerine saygı duyarım. Doğu-batı ayrımı yapmadan nitelikli eserler okumaya devam etsinler. Yazar olmasalar da okuyucu olarak kaliteden vazgeçmemelidirler. Bazen yazarlar olarak kaliteden endişe etmeden eserlere bakıyoruz. Okumalar yapıyoruz. Okuyucunun bu endişesi olabilir.
Popüler yazarlar ve eserler her zaman nitelikli eserler değildir ve çok okunan kitaplar nitelikli eserler olmayabilir. Bazen kimsenin değer vermediği ve eserleri satılmayan bir şair veya yazar kaliteli eserler vermiş olabilir. Okuyucu olarak bir kitabı satın almadan önce tanıdıkları yazarlar veya çok iyi okuyuculardan fikir alabilirler. Benim gibi her gördüğünü ve bulduğunu okuyan bir okuyucu olmalarını istemiyorum. Yazar olmalarına gerek yok, yazmaktan çekinmemeliler. Her gün bir cümle yazmak onları motive edecektir. Rahatlayacaklar ve biraz stres atacaklardır.
Ödüllü Yazar ve Şair Betül FIRAT
@paradoks.okur.yazar
@yazarvesair.betulfirat
@e.san.mel