Çıplak ayaklı kan elleri
Ve gözleri merhamet dileniyor
Lakin sokak lambasın da ısınan yüreği, üşümüş zihniyle , boydan boya uzanmış kaldırım taşlı geceye…
Yoksulluk haritası çizer yer yüzüne, her kıvrımında siyah kalem meyva ve sebzeler….
Küflü ekmek, çürük peynir ve cılık yumurta yerleştirir hayallerine
Orada yaşam yok , merhametli insanda yok ziyadesiyle…..
Yok olmuş Öksüz, yetim çocuklarımız….
Şen kahkahalar atıp gönülleri bitap, duyguları ağlarken, açlık kokan nefeslerin de yılların kaldırım taşlı mekanını sahiplenerek; ölümü izlerler….
Taze mutluluklar yerine, günü geçmiş mutluluklar, sessizce geçmişte seven ana babayı işler zihinleri….
Öyle bir açlık ki sanki milyon yaşında….
Gece ay ile el ele yürür kardeş hasretleri,
Islak gözleri yıldızlara asılı kalır….
SEYİR;
Gece manzaralı kaldırım taşlı evlerinden…
İnsanlar ah insanlar her zamn ki gibi açtır…
Zenginliğin topuzunu vurur da vurur gariban sırtına yüksekliği, gerçekten de ömrünü yıkar aldanırcasına….
Uykuda mıyız?
yoksa hırsın gücü daha mı yüce dürüstlükten?
uyanamaz mıyız? sevgili insanlık, garibanın ah’ında ölmek daha mı güzel…?
Yoksa ölüm yok mu bize…?