Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
İstanbul
Az Bulutlu
15°C
İstanbul
15°C
Az Bulutlu
Pazar Az Bulutlu
18°C
Pazartesi Az Bulutlu
18°C
Salı Yağmurlu
14°C
Çarşamba Çok Bulutlu
12°C

CAN CANA MUHABBET

CAN CANA MUHABBET
28 Mart 2024 16:50
148
A+
A-

CAN CANA MUHABBET

“””

Ali Rıza Navruz

İstersen eğri otur ama, doğruyu söyle bana; daha hangi bir kör olası vakte kadar gamze gücü taşımalıyım yüreğimin derinliklerinde? Hangi vakte dair; gönlümün o uçsuz bucaksız derin vadilerinde dizginsiz taylar koşuşturmalıyım söyle?

Kör şeytan diyor ki; onu öldürrr!

Yooo hayır, beni gıcık eden seslerdir bunlar. Kıyamam sana Caaan! Yüreğimin kapakçıklarını açar, özüne doğru seslenirim kendimce. Derim ki şair gibi:

“İstenmediğim yeri sessizce terk ederim,

Hatıra kalsın diye bırakır da rûhumu.

Mahzun bir derviş gibi boyun büker giderim…”

Ve yağmur damlacıklarıyla süslenmiş şebnem kokulu senli bir mâzi, yağmurlu bir sevda matalı olarak anlatılır kuşaklara belki de şöyle: Evvel bir zamanın ulu ortasında yüreğini yağmurlarla arıtan bir şair yaşarmış. Belki de veliymiş, ya da bol gamzeli bir aşkla yanıp tutuşan divâne-deli… Günlerden ‘çok gün’ gözlerinden yağmur yüklü kocaman bulutlar geçmiş, avuçlarından yıldızlar..! Ve gelmemiş beklenen o sevdâ kuşu bu geç kalmışın çağrılarına… Sonra vurmuş kendini dağlara dağlara bu şair.

Sevdâ yükü pek de ağırmış hani, yol dersen o da oldukça uzuuuun! Yağmur yağarmış O’ olmazmış. O’ olmazmış ve yağmur yağarmış… Sonracığıma şu meşhur matalın o kerevetine; hüzünler bağdaş kurarmış durup dururken belki de… Belki de o zaman içerisinde yağmur yağıyormuş, O’ yokmuş…! Ah vebâliiiiiiiim!..

Ben de, Yusuf olsam eminim ki; görenler ellerini keserlerdi mutfaklarında. Demek ki benim Rıza’lığım, onun da benden râzı olmuş olması anlamını hiç taşımıyormuş… Demek ki; O’ artık sandığım yâr-ı vefâdârım değil!.. Demek ki; “ey Caaan” derken ben, “bir başka lügat tekellüm ettim” ya da etmişim. Ve demek oluyor ki; her yağmur yağışında nâgehân yanımda olan Can, aslında başka bir gönül yurdunun kurak ovasına kurulmuş bir tahtın hânı imiş.

Ey serseri şair bozuntusu, ey deliban; otur şimdi sen, hâline hiç kimseciklerin bile ağlamayacağını bile bile; “baştan başa bu cism-i siyahkârım ağlasın /ağyârim ağlasın bana, hem yârim ağlasın” şeklinde Şeyh Galip’ten şiirler savur şu efil rûzigâr önüne…

Vaktinde âh eylememiş miydim söyle Caaan! Bir Hayâlî Bey gibi zülfünle perişân olmamış mıydım evvel emirde söyle. Söylesene sînem üzre oturtmadım mı seni nâr-ı sûzânım bilerek ki? Ve Caaan; her yağmurlu şarkısında şu bizim Ayna’ya eşlik etmemiş miydim: “Gittiğin yağmurla gel” diye diye!.

Şu kalb-i fakîre suretin bile gelmez bilirim şimdi! Keşke birkaç zaman daha…… Hahahahahahahah!.. Hayır, hayır; gelme artık istemeeeeeeem!.. Evet ben bir bülbülüm ama, değil bir gül derdimden habîr! Şimdi rûz-ı mahşere bıraktım bu bekleyişlerin âhını Gayri dolaştırsın beni yağmurlar altında şu felek diyâr diyâr… Ve oturtsun bir sevdâ ovasında kocaman bir kaya başına, yanık bir musammat gazel okutsun o felek bana Caaan:

“Söylersem bu derdi ben sırrım cihâna fâş olur,

Sâkin olup oturursam, sığmaz yüreğim baş olur”

ETİKETLER: , , ,
Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.