

Aralık, yılın en sessiz eşiğidir.
Günler kısalırken zamanın adımları da ağırlaşır. Sanki takvim, bir anlığına derin bir nefes alır. Rüzgâr sokaklara ince bir serinlik bırakır, ağaçlar çıplak dallarıyla göğe usulca dokunur. Bu ay, doğanın kelimeleri fısıltılarla söylediği bir şiire benzer.
Aralık hem bir bitişi hem de yaklaşan başlangıcın ayak seslerini taşır. İnsan, içini yokladığında küçük bir hesaplaşma bulur. Söylenmemiş sözler, ertelenmiş hayaller, tamamlanmış ya da yarım kalmış hikâyeler… Hepsi bu ayın dinginliğinde görünür olur. Fakat Aralık hüzünle dost olduğu kadar umutla da kardeştir. Çünkü karanlıkla beraber bir ışık büyür içimizde.
Sokak lambalarının altında yürürken adımların daha çok düşünce taşır. Pencere önlerinde buğulu bir sıcaklık birikir. Çaydan yükselen buhar bile sanki yılı selamlar. Aralık, insanı kendine doğru çağıran bir durgunlukla doludur. Aralık, kimseyi acele ettirmez. Kışın beyaz sessizliğine bırakmadan önce, son kez durup içimizi dinlememize izin verir. Yılın en sakin sözcüğüdür o, az ama derin, soğuk ama içten.
Aralık, kalbin en yumuşak yerlerine dokunan bir aydır. Yılın bütün ağırlığı, bütün sevinci, bütün eksikliği bu ayın ince sessizliğinde toplanır. Sokaklar biraz daha ıssızdır, gökyüzü biraz daha düşünceli. İnsan, kendi içine doğru uzun bir yolculuğa çıkar fark etmeden.
Aralık gelince, hatıralar da soğuk havaya karışıp daha belirgin olur. Bir fincanın sıcaklığında, geçmişin yüzleri belirir. Gidip gelmiş insanlar, yarım kalmış cümleler, sesine alıştığımız ama artık duyamadığımız anlar… Hepsi Aralık’ta kapımızı hafifçe çalar.
Bu ayda üşümek bile başka olur. Yalnızlık hafif bir sızıya dönüşür ama batmaz, acıtmaz… Sanki kalbin derinlerinde çok eski bir şarkı çalar da sen sözlerini hatırlayamadan dinlersin. Aralık, içteki bu ince kırılganlığı tutar, saklar, ağırlaştırmadan taşır.
Yine de Aralık yalnızca hüzünden ibaret değildir. Karanlığın içinden usulca bir ışık sızar. Üşüyen elleri ısıtan küçük bir umut… Bir yıl daha biterken, içimizde kendiliğinden filizlenen o taze başlangıç hissi. Bu yüzden Aralık, insanı hem yaralar hem iyileştirir. Soğuğunda sığınacak bir iç sıcaklık buldurur; karanlığında yolumuzu görecek kadar bir parıltı bırakır.
Aralık, kalbin en çok konuştuğu ay olur. Bizler de farkına varmadan içimizi duymayı yeniden öğreniriz.
Ayşe Can