Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
İstanbul
Az Bulutlu
9°C
İstanbul
9°C
Az Bulutlu
Pazar Çok Bulutlu
10°C
Pazartesi Çok Bulutlu
11°C
Salı Az Bulutlu
12°C
Çarşamba Parçalı Bulutlu
13°C

DOSTUN ARZUSU

DOSTUN ARZUSU
21 Ağustos 2023 22:05
243
A+
A-

Dün bir dostumdan haber geldi. Dostum beni okumak istiyormuş. Okumak istemesi dostça bir arzu… Zaten yıllarca dostlar tarafından anlaşılmamanın acısı içindeyim. Anlaşılmanın acısı içinde iken, bu dostum nasıl beni okuyacak ve nasıl tanıyacak? Bu arkadaşa vereceğim yanıtlar şimdi aklımda saklı kalmaktadır. Ama arkadaşa sorabilirim; fikri hayatımda geçtiğim merhaleleri anlayabilecek mi? Ben çevresine intibak edemeyen, kendi toplumunda haksızlıklara isyan eden, ne dindarlık taklidi yapabilen, ne şovenizm nimetlerinden faydalanmak isteyen biriyim. Bir de ben sosyalizmin izahını henüz kitaplarda bulabilen biri iken beni nasıl tanıyacak ve nasıl tanıtacak? Çevresine bağlı kalmaktansa yalnızlık hüviyetini her gün biraz daha fazla arttıran biri olarak dostuma derim ki; Yalnızlığı ben seçmedim. Ben çevreme bağlandım ama çevrem müphem ve yanlışlar yumağı olmaktan bir türlü öte gidemedi. Ben de tercihimi bir tefekkür çilesinden doğan yalnızlığımda aradım. Şimdi dostuma sorarım: Onlar mı benden ayrıldı yoksa ben mi onlardan? Ben onlardan ayrılmadım. Ayrıldığıma dair kesin konuşmak da güçtür. Ama toplumun içinde düşünce üretemeyenler hep beni ürkütüyor. İçinde bulunduğum toplum sosyal haksızlıkların kaldırılması, herkesin layık olduğu yere oturtulması ve acı çekenlerin gözyaşlarının dinmesi isteniyorsa ben hala onlarla beraberim. Ama düşüncelerimi ciddi bir tahlile tabi tutunca, anladım ki içinde yer aldığım toplumun düşünceleriyle çakışıyor idim. Çünkü herkes kendi ideolojisi içinde kalırken, gerçekleri kaçırması oluyordu. Gerçek olan şudur; Sosyalizm hala bütün detaylarıyla müphemdir, Türkçülük ise; bir ilmi araştırmanın sonucu değil, sadece kan bağı ile saldırgan bir ruh haleti hakim… Bugünkü dindarlar ise; değiştirdikleri din ile fazla cahil ve çıkarcı… Yani her ideoloji, kendi dışındaki tefekkürleri felç etmeye memur sayıyor kendini. Ve görülüyordu ki ilk günkü ideolojinin düşünce yumağı dağıtılmış ve düşünceler sadece sloganlara çivilenmiş… Zaten bu memlekette herhangi bir dehanın yetişmemesi bu ideolojik grupların marifeti olmaktadır. Bu memlekette düşünen insanların yetişmemesi bu ideolojik sloganların zırhını sırtında indirmeyenlerin marifeti olurken, uzmanlıkları sadece sınıf kavgasıyla kör dövüş olarak kalmaktadır. Bundan dolayı içlerinde biriktirdiklerini sadece kin ve nefrette çevirmektedirler. Kin ve nefret içindeki kavgalarını kaprislerine alet ederken, fikri hayatları her gün asli cevherini de kaybetmektedir. Şimdi asli cevherini kaybederek kendi kendini tahribe memur sayan bizimki değilse, hangi toplumdur acaba?

ETİKETLER: , , , ,
Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.