Döşediğim krem renkli ay sırması
Kırmızı döşeğine.
Bir gömünün heyecanı sarsıyor izlemleri
Kordinatlarında hep sen varsın haritaların
Tozu alınmış yassı bir taş altında sandık.
Yegane birikimim göz ve gül sanatı üstüne.
Pedaline basıyor meskensiz gezgin böcekler,
Baştan sona özlemin.
Nişanları sökük baştanbaşa su kuşlarının,
Sular çekildi göz yuvarıma.
Derecesi yüksek bir yanış
Mantıksal değil duygusal yanılış,
Od’un olmasa aşk neye yarar sözgelimi,
Tembel bir içlilikle süzülen balerin!
Kırmızı sahneler damıtan müphem drama…
İnce ilmikler nakşedilmiş kanava..
Çimler renk değiştiriyor ha bire,
Her adımında ayrılığın.
Çelimsiz ışımlar terk ediyor yerini
Prizmaların kıramadığı parlaklığına.
Süvari alayı ile başlayacakmış hüzün töreni,
Yer altı ve üstü davetliler
Alkış tutacak bu çağrıya .
Boyunlarındaki fular madalyon olmalı
Kaygısız kuğuların
Rütbeler takılacak birazdan apoletleri artacak şairin
Eski moda aşklar revaçta yine;
Koltuk çıkacak dizeler, dizgilere.
Yeniden tek zamirle yaşanacak aşklar.
Şemsiyeli devasa uğur böcekleri,
Dirsek temasına geçecek talihle.
Beylik suallere veda edecek aşıklar,
Ramak kala tükenişe.
Çek alanına ey peri,
Tekrar tekrar,
Doyurgan iç manyetiği.
Pası silik ruhlar tam kıvamında.
Şölenler düzenleyici aşk erenleri
Söyleyin değil mi
Toprak yenecek, şatafatlı dönek suları
Gönül çevikliğiyle.
Önlüksüz aşçılar,
Bolluk zamanı,
Besleyecek açlıkla kıvranan bağrıyanıkları.
Dökümlü bir güneş,
Dökülecek döşemesine masalların
Döşemesi kırk bir maşallahlı koltuklar,
O koltuklar ki hakkıdır
Semender aşıkların.
Yaklaşmakta şebiarus
Telli duvaklı turnalar,
Güveyi gidecek kınalılar,
Dergah hazır ,
Açık tennure
Haber salın semazenlere!
YUSUF GÖKBAKAN