Bugün sosyolojik tahliller üzerinde duracaktım. Ama düşünmeden önce kendimi yazının içinde buldum. Yazar, yazı yazmadan önce konu hakkında kitap karıştırması ve talim yapması gerekmektedir. Ben de araştırıyorum ve gereken çalışmayı yapmama rağmen, yazdığım yazı beni tatmin etmemekte… Kabul etmediğim yöneticilerin vatandaşın hizmetinde olmaması… Hizmetkar olmayan yöneticiler kendini despotlukla kabul ettirirken, halk da kaba kuvvete saygı duyduğunun haberini vermektedir. Söz babası Şirazi der ki; eğer hükümdar mahiyetindeki köylüden zorla bir yumurta alırsa, yardımcıları köylünün tavuklarının sürüsünü talan eder. Biz de öyle mi olduk? Çünkü maddiyat uğruna kah paralı asker oluyor, kah saldıran haydut… Bu işte öyle ustalaştık ki kardeş kardeşinin ciğerini söktüğünün farkında bile değildir. Benim bildiğim o dur ki; fikir hayatımın yarıda kalmış ve basılmamış “Demokrasi” eserini sunmaya çalışıyorum. Nedense basılmamış eserimi takdim ederken şairane bir üslubun doğmasını hep arzu etmişimdir. Tabi ki bu ağırbaşlı yazılar okuyucularımın fikir hayatında nasıl yankılar ve nasıl onları uyandırır bilmiyorum.
Demokratik toplum… Demokratik toplum, çağımızın en çok kullanılan kelimelerinden biridir. Herkes kurulmuş bir saat gibi tekrarlayıp durmaktadır. Daha doğrusu kulağımıza fısıldanan bu demokrasi idrakimizi karıştırıp şaşırtmaktadır. Çünkü herkes bayrağındaki sınıfı yükseltip diğerlerini alaşağı ederken, sınıfsız toplum mu kalır? Aslında sınıfsız toplum diye yaygarayı basanlar toplumu sınıflara ayırmaktadır. Toplumu sınıflara ayıranlar kendi sınıfını tahta oturturken, diğerlerini kabul etmemektedir. Birbirini kabul etmeyenlerin hepsi de işgal altında… İşgal altındaki çocuklar, dostun kucağında birbiriyle kavga etmektedir. Daha doğrusu kavga ederken, bu sınıflar müttefik dostun kucağında kendini ölüme mahkum etmektedir. İşin aslı dostun arkasına takılmak aptallıktır. Çünkü dostumuz kendisinden başkalarını çiğneyen bir değirmenidir. Dostumuz iklimlerin bütün zenginliğini kendine diğer iklimlerde yaşattığı sefalettir. Sefalet altında insanlar ülkelerinde ezilir ve hayat hedefini kaybederken, güzel ne varsa yok edilir. Bizde altmışa merdiven dayayanlar iyi bilirler: Onlar sınıfsız toplumun içindeyken gelişecek ve bağımsız olacaklardı ama dostumuz tarafından fırsat verilmedi…