
İbrahim Halil BAYRAM
Bir özlemin, bir kaybın ve sessiz bir kabullenişin üç hâli bazı geceler
kelimeler, suskunluğun tek tanığı olur.
Bir bakış, bir sessizlik, bir gidiş…
Hepsi birer yankıya dönüşür içeride.
Bu satırlar, bir kalbin kendiyle konuşmasıdır; ne bağırış, ne unutuş.
Sadece var olan acının, özlemin ve kabullenişin sessiz dili.
“ Yağmurun Ardında Kalanlar” belki bir hikâyenin bitişi değil,
Yorgun bir ruhun yeniden nefes almaya başlamasıdır.
Çünkü bazen sevmek bitmez; sadece şekil değiştirir.
Ve her yağmurun ardından kalan bir sessizlik vardır,
Orada insan kendini bulur.
Gecenin
Özlemi
Yağmura karışmış bir özlemin hikayesi
Yine düşünüyorum,
Senli sensiz…
Yine yürüyorum sensiz,
Kara gecenin yağmur fısıltısında.
Yine özledim seni.
Yine sensiz bir geceyi—
Olmuyor ne yapsam,
Sönmüyor yüreğimin yangını.
Sonra yine hatırladım,
Yine yazıyorum,
Yine yürüyorum,
Ve yine ağlıyorum—
Kara gecenin yağmur fısıltısında,
Yine müzik eşliğinde.
Gitmelerin
Sessizliğinde
Yine mi gidiyorsun,
Akşamın sessiz haykırışında
Yine mi gidince soracaksın,
“nasılsın” diye
İşte bildiğin gibi…
Ve sustuk…
Sözler boğazımda kaldı,
Geceler beni dinledi,
Yağmur kaldırdı yükümü sessizce.
Artık biliyorum,
Her suskunluk biriktirir kendi fırtınasını.
Biz sustuk,
Ama içimizden haykırmak gerekiyor artık —
Kendimize, gökyüzüne, var olduğumuza.
Çünkü her özlem,
Bir yerlerde yeniden başlamanın habercisidir.
Ne demiş büyük şair Edip Cansever; “Özlemek ne uzun söz, en çok onu özledim.”