” C E Y L A N I M “ Yine UZAKLARDAN, duydum sesini Dağlaramı TUTSAK, kaldın ceylanım ? Boranlıdır DAĞLAR ! Mevsim kışını Saklamışlar bugün, sana CEYLANIM Avcılar izinde seni, vuracaklar bak Yetişemem sana, yerin çok uzak Sözümü dinle benim, inadı bırak Üzme beni ne olur, gel be ceylanım...
KADINLAR OKULU ANDRÉ GIDE 200 SAYFA Robert beni iyiden iyiye tanıdığını sanıyor: Kendisi dışında, kendime göre bir yaşamım olabileceğini aklına bile getirmiyor. Kendisine bağlı bir parça olarak görüyor beni artık. Konforunu bütünleyen nesneyim. Karısıyım. Eveline, Robert ve Geneviéve. Anne, baba ve kızları. Burjuva bir ailenin üç ayrı bireyinin gözünden anlatılan...
Her şeyin daha da kötüye gittiği ve herkesin özür koleksiyonuna bir yenisini eklediği bitmeyecek bir hayatın içerisindeyiz. Bize biçilen rollerimizin girdabında git gide kanayan bir oyunu oynuyoruz. Sesimizi çıkarmadan izliyoruz sevinçlerimizi, hüzünlerimizi bu gök gürültülü sağanak yaşamımızda. Sizin de kalbinizde bir delik açılırsa ve yaşama dair iyi-kötü ne akarsa içinize...
Başını balkonun kapısına dayayarak geceyi dinledi. Gözleri, ay ışığında parlayan bahçenin derinliklerinde kaybolmuştu; orada, rüzgârın fısıltılarla taşıdığı eski hatıraların izleri vardı. Bu balkon, onun sığınağıydı. Sessizlik içinde kendini yeniden bulduğu, zamanın kanatlarından sızıp avuçlarına düşen hatıralarla yüzleştiği bir yer. Yüzlerce geceyi burada geçirmiş, yıldızlara içini dökmüş, rüzgârlara sessiz çığlıklar bırakmıştı....
Kuşlardı geçen yüreğimizden gümüş kanatlarından üzünçlü sevdalar bırakıp giden Onlarca acılı gemiydi geçen yüreğimdeki çile denizinden yalnızlık kalyonlarına Hangi rüzgar süpürür götürür yüreğe sığmayan sevdayı çile ırmaklarına Günahsız bir sevdaydı benimkisi yüreğimden kopup gelen karıştı yağmurlara Sen değil miydin sevgili?… yaslayıp o güzel başını göğsüme gözlerimin içine gülümseyen Ben değil...
Hayırlı geceler arkadaşlar! Einstein’in de dediği gibi: Allah zar atmaz! İki değerli arkadaş için bu yazıyı yazıyorum ama, herkeste okusun! Hadise Hz. Ali ile başlıyor. Gazali ile biraz geliştiriliyor. Pascal’la da nihayet buluyor. Konuya başlamadan önce şunu ifade edeyim ki; Bu Doğulu-Batılı alim ulema insanlar, bir şekilde birbirlerinden haberdar olurlar...