Bir kâbusla irkilirsin sabahın ilk ışıklarında.
Hayat koşuşturması başlar işe yetişme
Telaşıyla.
Üç kuruşun hesabını yaparsın paranın değeri
Olmadığı bu günlerde.
Saatlerce çalışırsın, ne tatil, ne gezip tozma,
Günler birbirinin kopyası gibi hep aynı elde var
Koca bir sıfır
kural tanımayan insanlar
Güçlünün güçsüzü ezdiği düzen.
Bir tarafın hep eksik kalır bu hayata erteler
Durursun.
Tüm sevdiklerini bu gün yarın diye diye birde
Bakmışsın ki
Ömür tükenmiş, sevdiklerin teker teker
Göçüp
Gider bu dünyada.
O ne düşünmüş, bu ne düşünmüş, diye
Boş yere harcanır.
Tüm güzellikler
Hüzünlü bir
Senfoniyle ağaran saçlar, somurtan yüzler
Bunu anlatan eşsiz bir eser ressamın tuvalinde.
Uzun zincirli
Paslı salıncaklarla, belirir karnı aç, yoksul
Çocuklar, gülen gözleri umudun rengi gibi
Gelecek yarınlarda.
Duygu yoğunluğu ile gözler yaşlı bir türkü süzülür.
Yüreklerinde yankılanınca sahipsizlerin gönlünde.
Hep aynı masallar kendini düşünen idareciler
Varsa yoksa sadece kendileri.
Zam
Zamanı, vergi zamanı, hatırlarlar
Yoksulları.
Tek dertleri hayatı zorlaştırmak bu cennet vatanda.
Rüzgâr gibi hızla gelip geçer ömür bozkırlarda.
Kayıp olmuş yaşlı bir kısrak gibi
şimşek çakar sicim gibi.
yağmur
Bastırır iliklerimize kadar ıslanırız.
yorgun, ve
Telaşlı halimizle,
Annelerin gönlünde saklı evlatları
inanılmaz bir
Sevgi dur durak bilmez
düşler arasında hayal
Kurar büyülü bir yolculuğa
Çıkarır
Gülen çocukların gözlerinde.
umut yeşerir
Uçsuz
Bucaksız bozkırlarda.
Üç kuruşun hesabını yaparsın,
alın teri döker
Gecesi gündüzüne karışır.
İki yakası bir araya
Gelmez.
Sevdiklerinden ayrı geçer onca
Seneler.
Kimsesizler durağında ak düşer yoksul
Adamın saçlarına.
Hüzünlü bir senfoni gibi sararmış solmuş yapraklar.
Kemanın sesiyle arka sokakları
Yoksulların
Feryadı figanı inletir.
Benzi beti
Solmuş,
Kadınlar, erkekler,
Bir gün görmeden.
Yaşları kemale erir.
Bu yaştan sonra gün görseler ne olur.
Kasım Kara