Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
İstanbul
Parçalı Bulutlu
18°C
İstanbul
18°C
Parçalı Bulutlu
Cuma Yağmurlu
18°C
Cumartesi Parçalı Bulutlu
9°C
Pazar Çok Bulutlu
10°C
Pazartesi Parçalı Bulutlu
10°C

SEVEREK Mİ YAZDIM

SEVEREK Mİ YAZDIM
28 Mart 2024 16:44
137
A+
A-

Severek yazdım. Severek yazdıklarım kabul görür müydü? Yazarlık, sonucunu bilmek istemediğim bir vazife oldu. Bahis konusu olan vazife bir ayaklanma değil elbet. Kendini bulmak ve karanlıktan kurtuluş için… Yoksa hükmeden karanlığın vahşi gururu içinde eririm. Bu benim derdim elbette. Peki, benden evvelkiler ne yapmıştı? Yapılanları kabul etmek zordu. İsyan etmek ise; vahimdi. Peki ne yapmak lazımdı? Daima beynimi ve kalbimi mi yiyecektim. Beynim ve kalbim iğneleniyorken, düşüncemi yanlışlara teslim edebilir miyim? Ya da teslimiyetten bir teselli çıkarabilir miyim? Çünkü bu belde günahkarların beldesi olmuş gibi… Sadece Nuh peygamber yok başlarında. Kur’an kelimelerinin öğrettiğine göre Nuh peygamber kavmiyle başa çıkamayıp bulduğu masumları gemisine alır ve beldeyi sular altında bırakarak terk eder. Nuh peygamber olmak ve günahkarları sulara gömmek kolay… Ama ben ne Nuh peygamberim ne de zirvelere çıkaracağım bir gemim var. Kaderin mirasını isteklerimiz değil, ancak bulacağımız kadarını yeriz. Doğru muydu, değil miydi, onu da bilmiyorum ama bildiğim aldanmak ezeli bir şifaydı. Çünkü küçük tezatlar içinde bocalarken kaderden başkasını aramaktan vazgeçeli yıllar oluyor. Hayatı çiçekleriyle ve dikenleriyle beraber yaşamayı öğrenirken, ben sadece kalemden dökülenlerden birer teselli arıyorum. Kalem dışında hiçbir saadetin farkına varmadım. Zaten kimseden ne heykelimin dikilmesini bekledim, ne de varlık içinde yaşatılmayı. Ama ben yine de bir yazardım. Yazmak için düşünürdüm. Ve düşününce suçlandım. Çünkü bu ülkede birilerine karşı düşünmek suçtu. Bu suçu benden önce babam işlemişti. Ondan önce de dedem. Muhakkak, onlar bu suçları birilerine karşı olsun diye işlemediler. Ama arada muhakkak suçun ucu birilerine dokunuyordu. Bu birileri doğruların değil de yanlışların peşinde olanlardı. Görülen tuhaftı. Tuhaf olan, toplumda yaşarken günahkar olmamak elde değildi. Heyhat; insanlara düzgün yaşatmayı görev edinmişti her yazar. Bahtı kara yazarlar… Bahtı kara yazarlar artık ne inanmışların bayraktarıdır, ne de inanmışlar arasında yer alabilmektedir. Sadece toplumda yaralanan bir vicdandır.

İbrahim AYĞIRCI

ETİKETLER: , , , ,
Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.