Yırtık pırtıklar içinde ,paramparçayım. Bağrım açık,çıplak ayaklarım Nasır’la kardeş olmuş,topuklarım Kirden kalıplaşmış,tarumar saçlarım, Grileşmiş aklarımla,çöplükte eşeleniyorum. Bana benzer köpekler de burada. Martıların çığlığı , içimizdeki feryat, Köpekler uluyor,bense suskunluktayım. Az ilerde, ben gibi insancıklar, Az ilerde,insancık olmaya aday çocuklar. Artık,gök yüzüne bakmıyorum bile. Biliyorum ki , bura, Tanrı’nın yeri değil...
Şiir kıvamında bir gün dileklerimle merhaba sevgili dostlar; Şairler aslında şiirlerinde başkalarının yaşadığı olayları anlatarak birçok kişinin duygularına tercüman olurlar. Ama bazen de kendi hislerini kattığı, kendi yaşadığı şeyleri de anlatabilir pek tabi. Şairin yaşam şekli, karakteristik yapısı şüphesiz ki eserlerine de yansır. Bu günkü şiirimiz de öyle bir şey....
Kurnazca bir dengesi var yazgının. Kavuşmaların özünde sürüncemeler, Maçoluksa ayrılığın. *** Kaptan Nemo’nun güve yemiş üniforması Dipteyim milyar çarpı yirmi bin fersah. Ermiş derviş külahı sedirde; Hissedar olmak için muhteşem yüreğine, Müddetsiz sancı dağıtmakta Kadı Agâh. *** Üç büklüm olmuş söz Kıran giresi hüsran.. Beşik verandada rüzgar beklemekte. Gece yine...
Allah’ın rahmeti üstüne olsun Bozkırın gür sesi Garip Neşet’im Peygamber cennette arasın bulsun Bozkırın gür sesi Garip Neşet’im Melekler sevaba yazsın yazını Onlar biliyordu senin sızını Söyle kimler çalar garip sazını Bozkırın gür sesi Garip Neşet’im Resmini koymuşlar mezar taşına Babanı almışsın yanı başına Bilmem sarıldın mı gız gardaşına Bozkırın...
Öyle susup susup da sessiz sedasız durup durup da beni delirtme Ben buralarda seninle kavuşacağımız umudumla yarınlara bakarken Yemyeşil rengarenk şahane bir baharda coşkulu heyecanlı yaşarken Sen oralarda n’olursun gönül bahçende benden başkasını yeşertme Ömrümüzü birlikte el ele gönül gönüle romantik geçirmemiz varken Şairim seni özledim bitsin artık bu hasret...