Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
İstanbul
Az Bulutlu
24°C
İstanbul
24°C
Az Bulutlu
Pazartesi Açık
26°C
Salı Az Bulutlu
25°C
Çarşamba Az Bulutlu
26°C
Perşembe Az Bulutlu
26°C

DİLSİZ ACILAR

DİLSİZ ACILAR
25 Ekim 2022 09:48
427
A+
A-

DİLSİZ ACILAR

Doğduğu günden başlamıştı bu dünya ile olan sınavı çünkü hiçbir türlü derdini anlatamıyordu ve anlatamadığı bu dertler de içine attığı için yaşamış olduğu acı tarifsiz oluyordu çünkü o dilsizdi.

Bu dilsizlik bazen çaresizliği bazen  de hüznü  simgeliyordu bu simge onun boynuna asılmış bir kolyeydi bu kolyenin ham maddesi acıydı fakat bu çocuk her ne kadar dilsiz olsa da onun içinde kopan çığlık ve gürültüyü anlatmaya gözleri yetiyordu bu gözler zifiri karanlığı zerre kadar da olsa ışık yayan, mahpushanelerde bulunan mini pencere gibiydi bu pencere kimine göre yetersiz, kimine göre ise koskoca mahpusu aydınlatan bir gün ışığı yani kimin acısı ne kadar ise o ışık da o kadar aydınlatıyordu.

O gözler, bu dilsiz ve acılı çocuk için tam anlamıyla mahpusu aydınlatan bir ışığı temsil ediyordu. Bu fikrin etkili olmasında büyük rol oynayan olgu ise  tatlı gülüş ve umuttu

Aslında en acı olan da bu durumdu fakat çocuk bu durumdan habersizdi çünkü doğuştan dilsiz olduğu için  herhangi bir kelime, ses ve konuşmaları anlamıyor ve kelimeler arasında ilişki kuramıyordu.

Ama o gülerek umudunu tazeliyordu, mutlu oluyordu bu mutluluk her ne kadar kendisine yetse de onu seven anne babasını bir o kadar üzüyordu çünkü o gülüşler acı saçıyordu etrafa ama bir kişi hariç o da dilsiz olan çocuktu.

Bu kadar acıya rağmen ailesi de çocuğa tebessüm ediyordu çünkü anne ve baba çocuğun içinde yanan o ateşe, o acıya yakıcı madde dökmek yerine tebessüm ederek çocuğun içine su serpiyorlardı.

O dilsiz olan çocuk biziz, her ne kadar etrafa gülücükler saçsak da karşımızdaki dostlarımız ve sevenlerimizde biz üzülmeyelim diye bize tebessüm ederek acımızı dindirdiklerini sanıyorlar faka her insanın acısı kendi içindedir. Bütün insanlığa önerim kimse bir küçük tebessüme kanmasın   bugün o tebessüm her ne kadar içimizdeki acının ateşini söndürmek için yapılsa da aslında o acının ateşine dökülen bir yakıcı maddedir.

 

 

AHMET SİNEKLİ

ETİKETLER: , , , ,
Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.