Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
İstanbul
Az Bulutlu
24°C
İstanbul
24°C
Az Bulutlu
Pazartesi Açık
26°C
Salı Az Bulutlu
25°C
Çarşamba Az Bulutlu
26°C
Perşembe Az Bulutlu
26°C

Yazar Nevin BALTA Kitabı Anadolu Kadın Başlıkları

Yazar Nevin BALTA Kitabı Anadolu Kadın Başlıkları
25 Ekim 2022 09:45
1.149
A+
A-

                                                                                                                   

Orta Asya’dan Günümüze Türk Giyim Kuşam Kültürü ve Başlıklar

Türk insanı özel günlerde giydiği giysinin adına “ellik”; çalışırken, günlük giydikleri giyimlere de “günlük” adını vermiştir. Düşünce ve hayat tarzına bağlı olarak şekillenen giyim, kadın başlık ve başörtüleri gündelik kullanıma göre zenginlik kazanmış, estetik ve kalıcı bir değere dönüşmüş.

            Ata binmeyi kadın ve erkeğin günlük yaşamının önemli bir unsuru hâline getiren ve geliştiren Türkler, bu kültüre özgü yaşam biçiminin, giyim kuşam biçiminin de öncüsü oldu. Kollu giyim, ceket ve çatal giyim yani şalvar, öteki adı ile potur, ilk defa Türklerin kullandığı giysilerdi. Kara iklimi olan bozkır bölgesinde yaşayan Türkler, bu bölgenin iklimi gereği soğuktan korunmak ve ata rahat binmek için bozkır süvari kıyafeti olarak ceket, şalvar, Hun başlığı ve çizme giyiyorlardı.

            Türklerin Orta Asya’da ve Anadolu’ya göç ettikten sonra da kullandıkları başlıklardan “deri ve astragan” Haçlı Seferleri ile Avrupa’ya yayıldı. Hun başlığı ve çizme, Orta Asya Türkleri aracılığıyla Çin’e girmiştir. Çinliler Hunlardan önce pantolon kullanmamışlardı.

Hayvancılıkla geçimini sağlayan Türkler için çalılar, taşlar, soğuk vb. dış etkenlere karşı dayanıklı ve koruyucu giysiler gerekmiştir. Ata entari ile binmenin kullanım rahatlığı ya da fonksiyonelliği olmadığından söz konusu olamazdı. Bu nedenle atın sürtünme ve bacaklarda yara açma vb. tehlikelerinden korunmak için kalın pantolon ve çizme giyilmesi gerekmiştir. Yine, hayvancılıkla geçinen Türklerin yiyecek ve silahlarını asabilmek için deri kemerlere gereksinimleri, ayrıca sürekli olarak açık havada bulunmaları nedeniyle kalın palto ve kürk kullanma zorunlulukları vardı. Bu yaşama biçimlerine özgü doğa koşulları ile uyum sağlayan başlıklar ve başörtme biçimleri geliştirmişlerdir. Soğuğa ve rüzgâra karşı koruyan “kulaklıklı ve enselikli şapkalar” kulanmışlardır. Bozkırda yaşayan Türklerin giysilerinin malzemeleri genelde yün (koyun, keçi, deve yünü), deri (koyun, kuzu, sığır, tilki ve az miktarda ayı derisi) ve kürkten oluşmaktaydı. Kürk, Türklerin en eski giysi materyallerinden biridir.

            Orta Asya Türk tarihinde en erken dönemlerden biri olan Hun Dönemine ait 2. Pazırık Kurganından çıkan buluntular arasında süslemeli keçeden yapılan kadın başlığı ve 5. Pazırık Kurganından çıkan kadın başlığı konumuz açısından önem taşıyor.  Bu başlık tepe kısmı düz olup, tepeden arkaya sarkan bant ve saç örgüsü olan ilginç bir başlık örneğidir. Altaylardan bir başka mezardan çıkan, alna oturan ve yükseldikçe genişleyen başlık, kabartma altın şeritlerin sarılmasıyla oluşturulmuştur.

            Hun Kurganlarında bulunan, kıvrık dal ve çiçek motifleriyle süslü bir taçda kırmızı ve yeşil taşlar vardır. Yine ince bir bant üzerinde yan yana sıralanmış yıldız/çiçek desenli diademin önünde kurt başı figürü bulunmakta, diademin alt kenarından altın sarkıntılar sallanmaktadır. Arkasından sarkan zincir uçlarında küçük altıntopçuklar vardır. Kurganlardan çıkan bir kilim üzerindeki kadın figürlerinde sivri uçlu taçların üstünde kalçaya kadar sarkan başörtüler dikkat çeker.  

            Göktürkler Dönemine ait Kudirge buluntularından elde edilen tasvirlerde üç dilimli taç görülür. Kaya resimleri ve heykeller Göktürklerin kullandığı başlık/şapkalar hakkında bilgi verir. Kulakları örten, deri, kürk, keçe olduğu anlaşılan erkek başlıklarının yanı sıra kadın mezar taşlarında, örgülü saç ve üzerinde başlık ve başörtüsü bulunan tasvirler vardır.

Uygur kadınlarının çok değişik ve gösterişli baş düzenleri yaptıkları, “Ruganlı-lake hotozlar” ve  “Boğtak” taktıkları ve takıya önem verdikleri çeşitli kaynaklarda belirtilmektedir. “Boğtak” başlık Anadolu’da görülen yüksek başlıklarla benzerlik gösterir. Uygur kadınları saçlarını topuz yapıp bunu da bir taçla süslemektedir. Kısa başlıkların yanı sıra tepesi genişleyen öne eğimli “Boğtak” başlıkta, tepeden örtülen örtü arkada bele kadar inmektedir. Üzeri değerli taşlarla süslenmiş olan bu başlıkların tepesine tüy takılmış olanları da vardır. Sorçuk fresklerinde, kadınların saç tuvaletlerine ne kadar önem verdikleri görülür. Sert bukleler hâlinde kıvrılarak kelebek biçimi verilmiş saçlı kadın vakıfçıların, baş düzenlerinde kısa bir tepelik te vardır. Uygurlarda görülen yüksek “Boğtak” başlıklar, Moğollar’da evli kadınlar tarafından kullanılmıştır.
                Beyşehir, Kubadabad Sarayı duvar çinilerinde bulunan kadın tasvirinde, başta öne doğru eğimli bir başlığın tepesinden arkaya kalın bir bant şeklinde püskül sarkmaktadır. Bu püskül, bir başka bantla desteklenmekte ve havada durması sağlanmaktadır. Selçuklu mezar taşlarında da üç dilimli başlıklı kadın figürleri bulunmaktadır.

Selçuklular döneminde kadın başlıklarının o zamanki adı “Üsküf” ya da “Bağaltak”tı. Bağaltaklar Konya Kubâd-âbâd Sarayı kadın figürlerinde de görüldüğü gibi taç biçiminde üç dilimlidir. Kenarları, değerli taşlar ve sırmalarla süslüdür. Başlığın altından bele kadar sarkan saçların örgüleri çok açık olarak görülmektedir. Saray kadınlarının bağaltaklarında hükümdar tuğralarına benzer, ama onlardan daha küçük ipek tuğlar “sorguç” bulunurdu. Kadınlar, zenginliklerine göre, altınlı, elmaslı, incili bağaltaklar takarlardı.

            Selçuklularda “tepesi devrik, ucu püsküllü bir nevi külah” olan “üsküf” ü hem kadın hem de erkeklerin başlarına giydikleri tahmin edilmektedir. Selçuk Hükümdarlarının ziyafet sofralarında hizmet eden sakiler anlatılırken: “Altın üsküflü, ak ve kızıl börklü sâkîler mecliste hizmet ediyorlardı.” denilmektedir. Selçuknâmelerin ifadesine göre “üsküf” kadınların giydikler, bir nevi takyedir.

Osmanlı döneminde saray ağalarının giydikleri altın işlemeli külahlara “üsküf” denilirdi. Keçeden veya örme olarak yapılan “üsküf” ün yarısı başa geçer, yarısı da enseye doğru sarkardı. Osmanlı Sarayında sultan hanımlarının resimlerinde üsküf ve hotoz benzeri başlıklar görülür.

Osmanlı Devleti’nin güçlü bir imparatorluk hâline geldiği XIV. yy. başlarından itibaren Türk kadını Müslüman bir İmparatorluğun tebası olarak giyim kuşamında çok dikkatli olmak zorundaydı. XX. yy başlarına kadar olan bu dönemde eski Türk geleneklerinin gittikçe unutulduğu ve kadının sosyal durumun gerilediği görülür. giyim kuşamında ve örtünme biçiminde daha kapalı hâle gelen Türk kadını sosyal yaşamdan da uzaklaşır.  Bilhassa şehirlerdeki Türk kadını, hayatını haremin gizliliği içinde geçirmeye başladı. Bu rağmen Osmanlı Türk kadınının giysi ve baş süslemeleri yabancı seyyahların ve diplomatların ilgisini çekmiş, birçok yabancı ressamın resmine konu olmuştur. Saraylı kadınların giyim kuşamına ait hayret ve hayranlık dolu mektuplar yazan Lady Montegü, Türk kadınlarının kullandığı takıları ve baş düzenlerini anlatarak; çok sayıda örülen saçlara incili kurdeleler takıldığından, başlıkların inci, elmas, zümrüt gibi taşlarla süslendiğinden bahseder.

Osmanlı kadınlarının giyim-kuşamı; özel günler, sokak ve ev giyimi adıyla üç biçimdeydi.  Osmanlı kadın başlık ve süslemeleri sosyal statüye göre farklılık gösterirdi. Padişah’ın yakını olan kadınlar ve Saray eşrafından kadınların giyim ve başörtüsü sosyal statüsünü yansıtırdı. XV. ve XVIII. yy. da Osmanlı Saray kadınları, Padişah sarıklarına benzeyen yüksek ve sivri tepeli, tüylerle süslenmiş başlıklar giyerdi. Bu başlıkların üzeri elmas, zümrüt ve yakut gibi kıymetli taşlarla süslüydü. Saray çevresindeki kadınlar ile zengin ailelerin kadınları, son derece gösterişli ipekten giyimleri ve başörtüleri ile dikkat çekerdi. Şehirdeki kadınlar ekonomik durumuna bağlı olarak başına elmas, inci, zümrüt ve yakut gibi kıymetli taşlarla süslü toka, firkete, tarak ve çeşitli broşlar takardı. Oysa halktan bir kadın ya da köyde yaşayan bir kadın sahip olduğu sosyal konuma göre giyinir ve başını örterdi. Eğer tarlada, bağda, bahçede çalışıyorsa kolay giyilen giysi ve başlıklar kullanır fakat bayramlarda ve düğünlerde son derece görkemli giysi ve başlıkları üzerinde taşırdı. Osmanlı kadını fes ve hotoz adı verilen başlıkların altına terlik giyer ve başlıklarını çeşitli takı ve aksesuarlarla süslerdi.

Anadolu Kadın Başlıklarının Dili      

Bir kadın başındaki aksesuarlarıyla çevresine sosyal durumunu ve ekonomik gücünü gösterir

            Orta Asya’dan Anadolu’ya göç eden Türk kavimleri, giyim kuşamlarından, yaşayış biçimlerine kadar örf ve âdetlerini, bütün kültür varlıklarını yeni yurtlarına taşıdılar. Yeni yerleştikleri yurtlarında da kültürlerini devam ettirip, geliştirdiler. Türkmen kadınları pul ve boncuklarla süslü başörtüleri ve “Tepelik, Yanaklık, Alınlık, Tomako, İlmeçer, Cıngıl ve Sakandırık” adlarını taşıyan baş takıları ve çiçekleriyle ince bir zevki ve sanat ürününü zamanımıza miras bıraktılar.         

            Kadın giyim kuşamının bütünleyicisi olan baş bağlama ve baş süslemelerinde,  nazar ve sosyal statü vb. nedenlerle takı ve aksesuarlar büyük önem taşır ve her yörenin kendine özgü gelenekleri doğrultusunda farklılıklar gösterir. Bir genç kızın sözlenmesiyle kullanmaya başladığı fes, çember, başörtüsü, çekisi, altını, gümüşü ve diğer takıları onun sosyal durumunun sözcüsüdür. Bulunduğu ortamda “sözlü” olduğu böylece ilan edilmiş olmaktadır. Evlilik törenlerinde bütün kadınların arasında “gelin” farkedilecek kadar farklı giydirilir. Evliliğin devamındaki günler, ilk birkaç hafta, ay ve yıl gelinin ne kadar yeni evli olduğunun göstergesi olan baş düzeni ve giyim kuşamla belirtilir.Yaşlanan, doğurganlığını yitiren kadınlar bunu baş düzenlemelerinde kullandıkları aksesuarlarla belirtirler. Takılarını azaltır veya hiç kullanmazlar. Gençlikte kullanılan canlı ve birbirine zıt renkli giysiler, yaşlandıkça koyu ve soluk renklerden yapılır.

Anadolu’da kadın, doğumundan ölümüne kadar, hayatı boyunca geleneksel başlığını kullanır. Çocuk, genç kız, nişanlı kız, gelin, evli kadın, dul kadın, ev içi-Pazarbaşlığı birbirinden ayrılır. Bir kadının kaç yıllık evli olduğu, kaç çocuğu bulunduğu, çocuklarının cinsiyeti, oğlunun askerde olup olmadığı, tekrar evlenme isteği baş süslemelerindeki işaretlerden anlaşılabilir. Şehirli kadınlar ekonomik durumuna göre başına elmas, inci, zümrüt ve yakut gibi değerli süslü toka, firkete, tarak ve çeşitli broşlar takmışlardır. Saç örgülerine topuzlara altın, elmas firkete ve tarak takma geleneği Anadolu şehir kadınlarında, I. Dünya Savaşı yıllarına kadar görülür. 1900’lerin başlarında, Anadolu’da tamamı sıra sıra altın dizili başlıklar kullanılmıştır. Ayrıca şakaklardan yanaklara doğru uzanan altın “yanaklıklar”, gerdandan bele kadar uzanan altınlar takılmış, bele kıymetli taşlarla süslü kemerler bağlanmıştır.   

            Anadolu’nun birçok yöresinde başlıklar ortak özellikler gösterir. Fes, terlik, kofik, dinge, renkli örtüler, altın, gümüş ya da boncuklarla hazırlanan başlıklar, kadının sosyal konumuna göre süslenirken, ekonomik güç ise başlıkların yüksekliğini belirler. Çeşitli, yöntemlerle başlığa yükseklik verilir. Bu yükseklik, ya terliğin kendi yüksekliği ile ya da terlik üzerine örtülen örtülerin, bağlanış şekilleri ile sağlanmıştır.

            Konargöçer, Yerli, Tahtacı, Yörük ve bütün Türkmenlerde, geleneksel giyimin tamamlayıcı unsurlarından olan baş süslemeleri çok önemlidir ve aynı zamanda kadının süsüdür. Ayrıca kadın, başında taşıdığı süsü ile çevresine sosyal durumunu, ekonomik gücünü gösterir. Genç kız başlığı, gelin başlığı, evli kadın başlığı, çocuklu kadın başlığı, dul kadın başlığı, oğlu askere gitmiş kadın başlığı ve nine başlığını her biri, ayrı özellikler gösterir. Sadece başlıklarla değil, giysilerle ve bazı işaretlerle de çevreye mesaj verilir.

            Türkmen kadınları başlık hazırlamaya büyük özen gösterir ve bu, çeşitli incelikleriyle âdeta dikkatle izlenmesi gereken bir törendir. Bir Türkmen kadınının ilk kez yapılacak olan baş süslemesi için özel baş bağlama töreni düzenlenir. Başa önce altın, gümüş veya boncuklar sıralanmış fes giyilir. Düz veya silindir şeklindeki feslerin yanları ve alın üzerine gelen kenarları, bölgelere ve ekonomik duruma göre altın, gümüş ve boncuklarla süslenir. İster silindir şeklinde, ister düz olsun, bu başlık üzerine değişik renk ve sayıda örtüler örtülerek, değişik görünüşler sağlanır. Türkmenlerde renk inancı çok önemlidir ve kırmızı renk gelinliği, yeşil ise soyluluğu ifade eder.

            Fesler ya takye şeklindedir ya da içine kasnak yerleştirilerek, kısa bir silindir şekline getirilmiştir veya kalıplı fes gibi uzun silindir şeklindedir. Kalıplı fes şeklinde olanların içine, mukavva yerleştirilerek, tepesi sertleştirilmiştir. Takye şeklinde fes başlıklar, herhangi bir kumaştan yapılabilir. Ancak, bazı bölgelerde kalıplı fes gibi yüksek silindir şeklinde olanların içine, teri çekmesi amacı ile ayrıca bezden yapılmış bir takye yerleştirilir buna da “Terlik” denir. Başlıklar giyilirken genellikle önce ter emen anlamında   “terlik, keçe fes” (yörelere göre terlik, takke, dinge, küllük, tas, tuzak, tepelik, hotoz, arakçın gibi adlar alır), bazı yörelerde madeni bir tas veya örme sepet giyilir. Fesin üzerine “altın veya gümüş tepelik”, “altın para, boncuk-pul işlemeleri olan örtü ve takılar” kullanılır. Fesler, “takye” şeklindedir veya “kalıplı fes” gibi uzun silindir şeklindedir. “Kalıplı fes”in içine mukavva yerleştirilerek tepesi sertleştirilir.    

            Tokat’ta kullanılan “semer fes” keçeden yapılır; önce büyükçe bir torba gibi olan keçeye külah şekli verilir, sonra kalıplanır. Genellikle kırmızı olan feslerin alın kısmına bir beze dikilmiş altın takılır, tepesinde gümüş tepelik kullanılır. Fesin tepesine yapılan bombenin fese iki parçaymış görüntüsü vermesi nedeniyle yörede “semerli fes” olarak adlandırılır. Edremit-Doyran, Çanakkale-Ezine, İzmir-Kemalpaşa, Erzincan-Kemaliye-Ilıç, Kars-Hanak, Aydın, Bursa-Keles, İznik, Denizli, Malatya köylerinde, başlığın temelini oluşturan “fes” veya “takye”ye “terlik” adı verilmektedir. Anadolu’da kasnaklı olanlara “Kofi/Kofik/Dinge” denilmektedir. Erzurum, Kars, Ağrı, Malatya ve Uşak’ta kasnaklı olan terliğe “dinge” adı verilmektedir. Bursa-Keles yöresinde, tepesi kesik koniye benzer. Terliğin tepesine konulan mukavva yuvarlak ve düzgün durmasını sağlar. Erzincan-Kemaliye’de içiçe geçirilmiş iki fes arasına yuvarlak bir mukavva konularak ve etrafına bir yazma sarılarak kullanılır.

            İzmir Kemalpaşa, Bergama Kozak yaylası, Edremit Doyran Köyü, Tunceli ve Erzincan Şavak Türkmenlerinde, kep şeklindeki fes veya bezden hazırlanmış “takye (terlik)” üzerine bağlanan örtülerin bağlanış şekilleri ile başlığa yükseklik verilmiştir. Şavak Türkmenlerinde başlık hazırlanırken baş üzerine, ayrıca yapılmış bir simit yerleştirilir. Bazı bölgelerde başlığın yüksekliği övünme meselesidir. Kısa veya uzun silindir şeklindeki başlıkların tepesi, ya gümüş tepeliklerle süslenmiş veya boncuklarla çeşitli Türk motiflerinden (akrep motifi gibi) örneklerle işlenmiştir. 

   Anadolu’da ister kep biçiminde, ister kasnak şeklinde, ister kesik koni gibi olsun tüm başlıklar, altın, gümüş veya boncuklarla süslenir. Kep üzerine örtülen ve bağlanan rengârenk örtülerle çeşitli başlık türleri meydana getirilir. Tepesi yuvarlak olanların tepelerine ya boncukla geleneksel kilim motifleri işlenir veya gümüş tepelikler konur ya da sade olarak bırakılır.          

            Anadolu Türkmenleri, ister kep biçiminde, ister kasnak şeklinde, ister kesik koni gibi olsun tüm kadın başlıklarını, altın, gümüş veya boncuklarla süslerler. Başlığın ilk parçası olan, “Terlik” denilen ve üzerinde altın, gümüş veya boncuklarla süslenmiş fes, özellikle evli kadınlarda oldukça gösterişlidir. Evli kadınlarda bu şeridin üst kısmına altın veya gümüş paralar dizilir. Yine fesin üzerine örtülen ve çeşitli renkleriyle bölgeye has özelliklere sahip olan çeşitli renklerdeki örtüler, Türkmen kültüründeki renk zenginliğini gösterdiği gibi kadın baş süslemesine verilen önemi yansıtır. Söz konusu örtüler üzerine örtülen “keten” denilen ve renkli boncuklarla işli, bazen kenarları saçaklı, beyaz bir örtü olan “keten örtü” yü, sadece kadınlar kullanabilir. Bazı bölgelerde “keten örtü” ler “keten kulağı” denilen bağ ile daha da gösterişli hâle getirilir. Bu yörelerde, yeni gelinlerin keten örtülerinin iki ucuna 80-100 cm. uzunluk, 10 cm. genişlikte boncuk ve pullarla işli “keten kulağı” denilen bağ dikilir. Başa bağlandıktan sonra arkadan sarkıtılır. Gelinlerde etek ucuna kadar uzanır. Yeni gelin, daha sonraki günlerde de düğün ve özel törenlere, bu baş şekli ile gider. Yaşlı kadınlarda, keten kulağı kısadır ve işlemesi daha sadedir. Öte yandan evli kadınlara mahsus “keten örtü” yü genç kızlar örtmezler.

            Terlik ve keten örtüden sonra, başa yeşil, sarı ve kırmızı renkli üç “çeki” sarılır. Koyu kırmızı olanı üste gelir. Çeki sarıldıktan sonra boncuklarla süslenir. İsteğe göre, şakaklara ve başın arka tarafına, “top” denilen boncuk püsküller takılır. Başın arka tarafına, rengarenk boncuklardan işlenmiş “duluk ipi” denilen süs konur. Ayrıca, boncukla işlenmiş, kalem gibi ince yuvarlak yapılmış, saçakları bulunan süslere de yer verilir. Bunlara “Kütük” veya “Saçipi” denir. Ayrıca çeşitli boncuk süslerle de süslenir. Arkaya ve bele, boncuk ve kordonetten yapılmış “Saç-Bağı” denilen bir süs bağlanır. Ekonomik durumu iyiailelerde, saçbağı boncukla birlikte, gümüşten de yapılır. Bu süs, belden aşağı doğru sarkar.

             Geleneklerin devam ettiği köylerde, yeni evlenmiş gelinin başına ilk kez kadın başlığı bağlanacağı zaman, konuklar davet edilerek, özel “Başbağlama Töreni” yapılır. Başa önce bir fes veya takye giyilir. Ter emici anlamındaki bu başlıklara “Arakçın ve Terlik” denir. Terlik üzerinde çeşitli örtüler örtülerek ve bağlanarak meydana getirilen başlıklar, takılarla süslenir. Başa örtülen örtülerden sonra, “İlmeçer, Tomako” veya “Çıngıl, Top, Duluncak, Saçipi, Saç-bağı” gibi gümüş, altın veya boncuktan çeşitli takılar takılır. Ayrıca, başlığın iki yanına tutturulup, çene altından geçen süslere “sakandırık” adı verilir. Bu bağlara, ayrıca, “Çenebağı” ve “Boyun Çeyreği” de denilmektedir.  Sakandırık’ın esası “Sakalduruk” tur. Anadolu’nun bütün bölgelerinde başlıklarda kullanılmıştır. Esasen, başlığın kaymaması için kullanılan bir bağdır. Fakat bölgelere ve ekonomik duruma göre, altın, gümüş ve boncuk dizilerinden yapılarak, süs özelliğini kazanmıştır. Manisa’da nişanlı kızların da kullandığı “Sakalduluk”, çiçek ve yaprak desenli ince gümüşlerden yapılmış takıdır. “Sakandırık-sakalduluk”, evlilik simgesidir, çene altını çevreleyen ve yanaklarda başörtüsüne tutturulan altın, gümüş, boncuk, inciden yapılan bir takıdır. Anadolu’nun bütün bölgelerinde başlıklarda kullanılmıştır. Afyon’da altından yapılmış ve “boyun çeyreği” adını almıştır. Boyun çeyreği, çeyrek altın dizilerinden oluşmuştur. Çene bağları, Kars ili Hanak Türkmenlerinde boncuktan, Çankırı’da gümüş kozalardan ve altın dizilerden yapılır. Türkmenistan Tahtapazar bölgesi Türkmenlerinin kadın başlıklarında da “çene bağı” kullanılır.

Kars-Hanak’ta ve Artvin Şavşat’ta boncuk dizilerinden yapıldığı görülmüş, “Sakandırık” denilmiştir. Ayrıca Anadolu’nun bazı bölgelerinde, altın toplardan ve gümüş kozalardan “Sakalduluklar” kullanılmıştır. Yine bazı bölgelerde “çene bağı” olarak bilinmektedir. Ekonomik durumu iyi olmayan yaşlı kadınlar da herhangi bir kumaştan yapılmış “çene bağı” kullanılır. Anadolu dışındaki Türk toplumlarında, Kırgızistan, Kazakistan, Özbekistan, Türkmenistan ve Çuvaş Türkleri’nde de “Sakalduluk” kullanılmıştır. 

Sivas’ta baş bağlama töreninde, gelinin giyinmesi ve “ilmeçer”, “tomaka”, “çıngıl”, “top”, “duluncak”, “saç ipi”, “saç bağı” gibi gümüş, altın, inci, boncuktan çeşitli takılar takılması bittikten sonra gelinin başına çiçekli yazma bağlanır. Baş donanımında kullanılan bu örtülerin hepsinin bir işlevi vardır. Bunlar üzerine kullanılan renkli bazı örtüler ise sembolik anlamlar taşırlar.

            Konya Bozkır Yörüklerinde, tamamı altın dizili gümüş başlıklar kullanılıyor. Bu tür gümüş ve mercanlarla süslü başlıklar, Çuvaş Türklerinde de kullanılmıştır. (Kütahya’da bu eski gelenek devam etmekte, ekonomik durumu iyi olan ailelerin gelin başı elmas, broş, titrek takılarla donatılmakta, koni şeklinde kırmızı renkli başlık ve al duvak takılmaktadır. Bulgaristan, Yunanistan ve Yugoslavya’da yaşamış Türklerde altınlar dizili başlıklar kullanıldığı ve bunların çeşitli örtülerle düzenlendiği, Prof. Dr. Neriman Görgünay Kırzıoğlu tarafından belirtilmiştir. Anadolu’da, Şanlıurfa’da altın yanaklık ve bu altın yanaklıkların gümüşten yapılmış bir benzeri Sivas’ta görülür.  Altın yanaklıkların Gaziantep’te “şekke” adıyla kullanıldığı biliniyor.

            Manisa ilinde başlıklar birçok yöremizde olduğu gibi; günlük, özel ve eğlencelik olmak üzere farklılıklar gösterir. Günlük yaşamda iş veya hava koşullarına göre oyalı yazma bağlanır. Özel günlerde genç kızlar, çok renkli ve desenli, oyalı yazmalar kullanır ve tozaklı yanaklık takarlar. Bu, çitlembik ağacı veya kemikle yün parçaları, kuş-tavuk tüyleri, boncuk, gümüş gibi malzemeler kullanılarak oluşturulan bir yanak süsüdür. Manisa’da nişanlı kız başına önce, “bağlancek” adı verilen, pullu oyalı yazma bağlanır. Bunun üstüne altın, gümüş para veya boncuktan yapılma “alınlık” (mançın) ve tozak kullanılır. Başın üstüne oturtulan tepelikler boncuk veya tığ işi ile işlenmiş olduğu gibi gümüşten de olabilir. Yundağı bölgesinde baş düzenlemesi daha farklıdır. Nişan başında albezin üzerine yapılan yüksekçe başa, horoz tüyleri ve mevsimlik kır çiçekleri konulur. Saçlar on belik örülür, boncuk ve gelin teliyle süslenir. Kırpma saç, yörede gelin olacak kıza kesilir. Gelin başında kullanılacak olan tepelik ve alınlığın aynı malzemeden yapılmasına özen gösterilir. Bunların üzerine “bağlancek” bağlanır. En üste yine albez örtülür. Bir başka gelin başı da aynı bölgede bulunan Pelitalan köyünde görülür. Burada, gelinin başına bağlancek bağlanır, alna desenli pullu “çatkı” bir tutam gelin teliyle beraber dolanır. Boncuklu tozak çatkıya takılır. Arkada, üzeri dore kâğıt parçalı “al bez”, öne ise “pullu al bez” duvak olarak kullanılır. Gelin evden çıkacağı zaman tepesine bir sahan konulur, “pullu al bez” bunun üstüne atılır. Zıt renkte bir başka yazma ile bağlanır. En üste horoz tüyleri ve kır çiçekleri takılır. Tepeliğin ön kısmına bir ya da bir kaç ayna yerleştirilir. Ayna gelini nazardan korumak için takılır. 

            Tahtacı Türkmenlerinde gelin baş bağlaması iki kadın tarafından yapılır. Önce altın “koşarlı” (paralı) “terlik” giydirilir, sonra iç yırtma adı verilen tülbent bağlanır. Keten kulak, üçgen biçimli ve beyaz pamuklu el dokumasından bir tür başörtüsüdür. “Keten”in arkada kalan ucuna mavi ve kımızı çuhalarla geometrik desenler aplike edilmiştir. Bunların üzerinde pul, boncuk işlemeler vardır. Madeni paralar sıralanır, keten kulağı inançlara göre süslenir. Bölgelere göre keten kulakları farklılıklar gösterir. Hepsi aynı amaçla yapılmışlardır ve gelinin ilk kadınlık gününden itibaren kullanılır. Yeni gelin, daha sonra bunu özel günlerde, düğünlerde giyinir. Yaşlı kadınlarda keten kulağı kısalır ve işlemesi daha azdır.

                        Keten kulağının üstüne “allı yağlık” bağlanır, daha sonra gümüş “tomaka” gelinin yüz çevresinden dolandırılarak allı yağlığa kancalanır. Sonra üçgenli alın takısı “perperi”, allı yağlığın ön kısmına bağlanır. Keten kulakları yalnızca evli kadınlar tarafından kullanılır, Ayrıca evlilik şeridi başa takılır. Şeridin her iki ucu arkada bele kadar iner, bandın biri mavi, diğeri pembedir. Mavi bant erkeği, kırmızı band kadını simgeler. Şeridin üzerine başın arkasına “kazayağı” adı verilen bir gümüş takı takılır. Böyle bir başta 60-70 adet altın vardır. Balıkesir, Çanakkale, Denizli, Bergama Tahtacı Türkmenlerinde bugün de geleneğe bağlı olarak kullanılmaktadır.

            İzmir Küçük Menderes Tahtacı Türkmenlerinde gerdek sonrası, baş salavatlanarak bağlanır, “Allah ayrılık vermesin” dileğiyle “al duvak, beyaz ana keteni, beş renkli ulama şeher (hazır alınmış örtü), üç renkli ikileme, kepez, gümüş tomaka” ve bütün bunların üstüne tepeye “çiçekler ve “pullu filik” bağlanır. Kaşlarının ortasına siyah kalemle bir ben/benler yapılır ve bu onun gerdeğe girdiğini gösterir. Yeni gelinin, evinde sessiz ve saygılı olması için ağzının kapatılması bir gelenektir. Gelinin ağzını kapatan örtüye ise “yamşak” adı verilir.

 İzmir-Kemalpaşa, Bergama-Kozak Yaylası, Edremit-Doyran Köyü, Tunceli ve Erzincan Şavak Türkmenlerinde kep şeklindeki fes veya bezden hazırlanmış takye (terlik) üzerine bağlanan örtülerin bağlanış şekilleri ile başlığa yükseklik verilir. Şavak Türkmenlerinde başlık hazırlanırken, baş üzerine ayrıca bezden yapılmış bir simit yerleştirilir.   

 Konya Karaali’de örme fes üzerine, yedi adet beyaz bezin halka biçimde üst üste konulmasıyla yüksek gelin başı hazırlanır. Gaziantep Barak gelin başında, 20-25 cm. yüksekliğinde kartondan yapılan başlık kullanılır. Gaziantep Dere köylerinde saçın kendisi tepede toplanarak yükseklik sağlanır ve diğer aksesuarlar bu topuzun üstünde düzenlenir.  

Külah biçimli uzun başlıklar Kütahya Merkezde kullanılır. Bu başlıkların, bölgelere göre üst yapıları ve süslemeleri değişik olabilir Anadolu’da çok rastlanılan gelin başı süsleme malzemelerinden birisi de “ayna” dır. Gelin evden çıkarken, özenle yapılan başlığın, önüne, arkasına ve yanlarına küçük yuvarlak aynalar dikilir. Bunda nazar anlayışının yanı sıra, gittiği evi aydınlatması düşüncesi de etkendir. Bazı yörelerimizde tek veya iki ayna kullanıldığı da olur. Örneğin Manisa yöresinde alnın ortasına bir adet konulur ve buna “aynalı gelin başı” adı verilir.

            Anadolu Türkmenleri, kep, kasnak ve kesik koni şeklindeki tüm kadın başlıklarını, altın, gümüş veya boncuklarla süslerler. Başlığın ilk parçası olan “Terlik” denilen ve üzerinde altın, gümüş veya boncuklarla süslenmiş fes, özellikle evli kadınlarda oldukça gösterişlidir. Evli kadınlarda bu şeridin üst kısmına altın veya gümüş paralar dizilir. Fesin üzerine örtülen ve renkleriyle bölgeye has özelliklere sahip olan örtüler üzerine örtülen “keten” denilen ve renkli boncuklarla işli, bazen kenarları saçaklı, beyaz bir örtü olan “keten örtü” yü sadece kadınlar kullanır.  “Keten örtü” ler “keten kulağı” denilen bağ ile daha da gösterişli hâle getirilir, başa bağlandıktan sonra arkadan sarkıtılır. Gelinlerde etek ucuna kadar uzanır. Yeni gelin, düğün ve özel törenlere, bu baş şekli ile gider. Yaşlı kadınlarda, keten kulağı kısadır ve işlemesi daha sadedir. Evli kadınlara mahsus “keten örtü” yü genç kızlar örtmezler.     “Keten” adlı beyaz örtü,  Edremit’in Doyran ilçesi ve İzmir Kemalpaşa’da, Çanakkale-Ezine, Bergama, Edremit-Doyran, Kars-Hanak ve Tahtacı Türkmenlerinde kullanılıyor.

Günümüzde gelinlerin Batılı hanımlarınkine benzer boncuklu gelin baş çiçeği denilen süslemeleri tercih ettikleri biliniyor. Ekonomik durumu iyi olan ailelerde gelinin başına elmas ve pırlanta broşlarla donatılmış kırmızı renkli başlık ve al duvak takılıyor, ekonomik durumu iyi olmayanlarda ise başlık suni broşlarla süsleniyor. Kısaca özetlemek gerekirse Anadolu başlıklarında özde birlik vardır, hepsinde çeşitli fesler, oyalı ve işli örtüler kullanılmış olup başlıkların her birinde örtülerin örtüş ve bağlanış şekilleri bölgesel özellikleri taşır.

Kadın Başlarında Gelinin Merkez Simgeciliği

            Yaşamın geçiş dönemleri olan; doğum, yaşam (evlilik), ölüm; giyim-kuşam, başlık, aksesuar ve takılarla ifade edilir. Başlığından, ayak giyimine kadar giyim-kuşamda kullanılan her parça bir bütünlük gösterir. Yaşamın geçiş dönemlerinden “evlilik”, kadın giyim kuşamında önemli bir yere sahiptir ve  

evlilik törenlerindeki kadın başlıkları, diğer günlerde kullanılan başlıklardan ayrıdır. Kadın giyim kuşamında ve başlıklardaki malzemeler, süsler ve renklerle doğanın taklit edildiği yattığı söylenebilir.

            Yaşamın devamlılığı ve kadının doğurganlığı, doğurganlık ögeleriyle donatılmış birçok aksesuar ve takılarla ifade edilir. Bu süslemeler,  evlilik töreni ve evlilik sonrasında özel günlerde kullanılır.  Evlilik törenlerinde tekrarlanan evrenin yaratılışı ritüelinde; yer (kadın), gök (erkek) ve yeraltının (bilinmeyen) bulunduğu nokta olan merkez, “gelin”dir. Konya’da yapılan bir alan araştırmasında gelin alma günü; gelin başı düzenlenip ayağa kalktığında, odada bulunan bir kadın tarafından, “tamam artık, yer göğe kavuştu, gök yere” denildiği tarafımızdan tespit edilmiştir.

            Türklerde “yüksek yapılan gelin başı”, kadına dünyanın merkezi olma, doğma, doğurma ve gök ile bütünleşme fonksiyonlarını yüklenir. Yüksek yapılan gelin başlarında kullanılan ağaç dalları, çiçek demetleri ve tüyler (Gaziantep, Muğla, Manisa, Çanakkale, İçel, İzmir, Denizli, Aydın, Adana, Yozgat, Gümüşhane, Niğde, Konya, Balıkesir, Afyon, Kayseri, Antalya, Bursa, Tokat, Sivas vb.), çiçek ve ağaç biçimli metal ve oya taçlar (Bartın, Zonguldak, Bolu, Isparta, Ankara, Kütahya, Bilecik) gelin başlarında kullanılan aksesuarlar olup, gelini bir merkez hâline getiriyor. Dünyanın merkezi olan yeni gelin ebedî dönüş mitosunu simgeliyor.

NEVİN BALTA

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.