

Çocuklara yazmak, dünyaya onların göz hizasından bakmayı gerektirir. Yetişkinlerin karmaşık ve çoğu zaman ağır gelen dili, çocukların dünyasına her zaman uğramaz. Onlara ulaşmanın yolu, içtenliğin ve yalınlığın bir arada olduğu kalpten bir dilden geçer.
Bir çocuk kitabı yazarı için en önemli şey, cümleleri küçültmek değil, duyguları sadeleştirmektir. Çünkü çocuk, kelimelerin ağırlığını değil, samimiyetini hisseder. O nedenle yazarken önce kendi içimizdeki çocuğu dinlememiz gerekir.
Çocukların dünyası masum, merak dolu ve renklidir. Bu renkli dünyanın kapısını aralamak, yazarın hem sorumluluğu hem de en büyük keyiflerinden biridir. Yazdığınız her hikâyede bir çocuğun yüreğine dokunabileceğinizi bilmek, kalemin ucundaki en büyük motivasyondur.
Benim için bu yolculuğun en değerli adımlarından biri Ebru’nun Renkli Dünyası oldu. Bu kitapta çocukların diline mümkün olduğunca yakın olmayı, hatta onlarla karşılıklı bir sohbet ediyormuş hissi vermeyi bilinçli olarak seçtim. Çünkü çocuklara bir şey öğretmek değil, birlikte bir şey keşfetmek istedim.
Ebru ile okuyucu arasında kurduğumuz bu sıcak ilişki, kitabın ruhunu taşıdı. Çocuklar, kendilerine yukarıdan konuşulmasından hoşlanmaz; yanlarında yürünmesini ister. Ben de hikâyeyi kaleme alırken Ebru’nun her adımında onlarla birlikte gülüp birlikte şaşırdım.
Çocuklara hitap eden bir kitapta içtenlik, süslü cümlelerden daha kıymetlidir. Çocuğun kalbine değen bir kelime, bazen sayfalarca anlatımdan daha etkilidir. Bu yüzden “çocukların dilinde yazmak” aslında sade bir tercih değil; onları önemsemenin ve ciddiye almanın bir yoludur.
Bir diğer önemli unsur ise çocukların merakını canlı tutmaktır. Hikâyenin temposu, dili ve akışı, tıpkı bir çocuğun koşarken durup etrafa bakma hali gibi olmalıdır: Heyecanlı, doğal ve keşif dolu. Bu ritmi yakaladığınızda çocuk kendini hikâyenin içinde bir karakter gibi hisseder.
Elbette her hikâyenin bir mesajı vardır; ancak çocuk edebiyatında asıl olan, mesajı sakince fısıldamaktır. Zorlamadan, öğretmen edasıyla değil; oyun oynarken birden fark ettiren bir sıcaklıkla… Ebru’nun Renkli Dünyası’nda yaptığım da tam olarak buydu: Okura hissettirmek, dayatmadan anlatmak.
Çocuk kitabı yazarı olmak, bir bakıma çocuklarla birlikte büyümektir. Onların sorularından, gülüşlerinden, hayal gücünden ilham alırsınız. Yazdıkça içinizdeki çocuğun büyümediğini, sadece sesine kulak verilmesini beklediğini fark edersiniz.
Çocukların dilinde yazabilmek; temiz bir suya bir damla sıcaklık bırakmak gibidir. Doğru yerden dokunduğunuzda dalgalar büyür, çoğalır ve bir gün hiç tanımadığınız bir çocuğun yüzünde gülümsemeye dönüşür. Belki de çocuk kitabı yazarlarının en büyük ödülü budur.
Yusuf TOKMUÇ