AHMET VEFİK PAŞA TİYATROSUNUN AÇILIŞI
2013 yılında Bursa’nın sinemalarını araştırmaya başladım. Araştırmamı daha da genişletmek için gazete arşivlerini incelemeye başladım. 1950 ve 1960 yılı dâhil Bursa Yerel Basınında ANT, Yeni Ant ve Milletindir Hakimiyet gazetelerini taramaya başladım. Bu dönemde yayınlanmış diğer yerel gazetelere ulaşamadım.
Sinemaları araştırırken Bursa’ya gelen tiyatrolarla ilgili haberler ve bu haberlerin yanı sıra Bursa’da yerleşik bir tiyatro kurulması için büyük bir çaba gösterildiğine şahit oldum.
Bursa’da Ahmet Vefik Paşa’nın öncülüğünde başlayan kalıcı tiyatro oluşturma çabası, Fasulyeciyan’dan sonra devam etmiştir. “Temâşâhâne-i Osmanî”, yani Osmanlı Tiyatrosu binasında İstanbul’dan gelen tiyatrolar eserlerini sahnelemişlerdir. Muhsin Ertuğrul’da bu tiyatroda sahneye çıkmıştır.
Bursa’da tiyatro faaliyetleri ise Türk Ocağı Temsil Kolu ve Halkevi Temsil Kolu tarafından sürdürülmüştür. İstanbul’dan gelen tiyatroların da katkısıyla Bursa’da bir tiyatro seyircisi oluşmuştur.
Gazeteleri tararken Ahmet Vefik Paşa’nın adının verileceği bir tiyatronun kurulması için, Vali İhsan Sabri Çağlayangil’in verdiği mücadeleyi de görmüş oldum.
Araştırmada bu sürecin ve Bursa’daki tiyatro kültürünü Bursa hafızasına kazandırılması için bu konudaki bilgi ve belgeleri yazıya döktüm. Bu çalışmamın, bu konuda araştırma yapanlara faydalı olmasını dilerim. . Bursa Devlet Tiyatrosu’ndaki temsillerdeki piyeslerde rol alanları okudukça şaşıracaksınız. Açıldıktan sonra tiyatroda 25 piyes sahnelenmiştir. O yıllara göre iyi bir sayı olduğunu söyleyebiliriz.
Tiyatroda oynanan oyunların bulduğum kadarıyla kısaca konularını yazdım. Dönemin oyuncularının mümkün olduğunca gençlik resimlerini kullandım
Gazetelerdeki haberleri olduğu gibi vermeye çalıştım. Dizgicilerin yaptığı gramer hatalarını düzeltmedim.
Kitapta Amcam Hayrettin Peker’in Haber gazetesinde çıkan geniş bir tiyatro eleştirisini eklere koydum. Düşünün o günlerde yerel basında tiyatro eleştirilerini yazan yazarları var.
Ahmet Vefik Paşa’nın Bursa’ya tiyatro dışında yaptığım hizmetleri ek olarak verdim. Konuyla ilgili bulduğum kaynakları çalışmamın sonuna ekledim.
Bursa Devlet Tiyatrosu’nda Ahmet Vefik Paşa’nın büstlerinin yanı sıra İhsan Sabri Çağlayangil, Recep Haykır, Muhsin Ertuğrul ve binanın mimarı Münevver Belen’in büstleri bir vefa gereği fuayede tanıtım panolarıyla yer almalıdır. Bir an önce bu eksikliğin giderilmesini dilerim.
YEREL BASININ GÖZÜNDEN BURSA’DA SİNEMA ve MAGAZİN
Bu çalışmam için 1950 ve 1960 yılları arasında Bursa’da yayımlanan ANT, Hakimiyet Milletindir ve Yeni Ant gazetelerini inceledim. Bu araştırmanın sonunda neye ulaştığımı sorarsanız “Sinemanın sadece sinema olmadığı” gerçeğine.
1950 yılından başlayarak incelediğim 11 yıllık yerel gazetelerde Türk sinemasına ayrılan yer bir nüshayı ile doldurmuyor. Oysa Bursa film çekilen bir yerdi. Üstelik her yıl 50-70 film çevrilen İstanbul’un dibindeydi.
Yerel gazetelerinde yerli sinemaya ayrılan haber, okuru çok olan dansöz ve striptizci haberleri iken, hemen her gazete nüshasında Hollywood artistlerinin çevirdiği filmler ve onların aşk hayatlarına ait haberler resimli olarak yer alıyordu. Hollywood’la, magazinde, sadece İngiliz kraliyet ailesi haberleri yarışıyordu.
Bu haberlerin resimlerinin klişelerini bu işle görevli elçilik basın ataşeleri veya kültür merkezlerindeki görevlilerin hazırlayıp gazetelere dağıtıyorlardı.
Gazetelerin Hollywood haberlerine tam sayfa ayırdığını görünce, Halkevlerinin neden kapatıldığını bir kez daha anladım. Anadolu’nun dört bir yanına yayılmış şubeleriyle, başta tiyatro ve sinema olmak üzere bir kültür merkezi olan, halk kültürünü derleyen Halkevleri kapatılınca, televizyonun bilinmediği, radyo sayısının yüz binler de olduğu, Türkiyenin dörtte üçüne radyo yayınlarının ulaşmadığı, İstanbul ve Ankara’da basılan gazetelerin il ve ilçelere bir hafta veya on beş günde bir ulaştığı bir ülke Amerikan kültürüne teslim edildi.
Halkevlerinin kapatılmasının sadece Demokrat Parti iktidarının kararı olmadığını ve ABD’nin de “Türk toplumunu dönüştürmek için sinemayı kullandığını” sonucuna vardım. Vardığım diğer bir sonuç, 1953 yılında kapatılan Milliyetçiler Derneği’nin de İngiliz isteğiyle kapatıldığını oldu.
“Sinema, sadece sinema değil” demiştik. Evet, Amerikan kültürünün yayılması Amerikan filmleri ve bunları göstermek için makineler gerekiyordu. ABD tarafından, ülkemize çok sayıda 8 mm, 16 mm ve az sayıda 35mm film makineleri yanlarında jeneratörleri ile gönderildi. Gelen film makineleri merkez okullara, eğitim merkezlerine ve kamu fabrikalarına dağıtıldı.
Yerel veya ulusal gazetelerin, dergilerin Hollywood sözcülüğünü sürdürdüler ama 1960’ların başında Yeşilçam Hollywood’u yendi ve bunu günümüze kadar sürdürdü.
1930-1960 YILLARINDA BURSA’SA EĞLENCE HAYATI
Sizi Bursa’nın yaşam kültüründe bir yolculuğa çıkarmak istiyorum. Derelerinde balıkların yaşadığı ve su içildiği, binbir tondaki yeşilin hâkim olduğu; kısaca Evliya Çelebi’nin deyimiyle “Bir dut denizinin” bulunduğu uçsuz bucaksız bir ova ve yine onun deyimiyle “Velhasıl Bursa sudan ibaret” olan Bursa’ya. İçtiğimiz sular ya dağdaki kaynaklardan gelirdi ya da ovadan fışkıran artezyenlerden. Kitabımı okuyanlar belki de artezyen kelimesini çoktan unuttular.
Ellili yıllarda halkın başlıca eğlencesi milli bayramlar, panayırlar, bayram yerleri, sinema, güreş, şehre gelen şarkıcılar-türkücüler-gazelhanlar, çadır tiyatroları, futbol maçları, Heykel önünde yapılan idamlardı…
Bahar ve yaz aylarında gidilen mesire yerleri, Uludağ, sahil kenarları… Gölbaşı’nda veya Uludağ’da avcılık, derelerden, Nilüfer Çay’ında balık tutmak ve yüzmek. Müzikli çay bahçeleri…
Ramazan aylarında ise sahneye karagöz-Hacivat, meddahlar, orta oyuncuları çıkarlar. Pınarbaşı’na çadırlar kurulurdu.
1950’li yıllarda Setbaşı’ndaki Saray Sineması’nın alt katında Kervansaray Gazinosu açılmıştı. Kültürpark açıldığında İzmir’deki Kültürpark’a benzemesi için gazino ve pavyonlar açılmıştır.
Şehir içinde Romans ve Kükürtlü gibi müzikli çay bahçelerinin yanı sıra, Bursa’nın kalburüstü kesimine hitap eden Havuzlu Park ve Park Otel gibi mekânlar vardı. Daha sonra Heykel’de Roof açıldı. Bursa’da ilk birahane 1950’li yıllarda açılmıştır.
Bursa’nın eğlence hayatına ellili yılların ortasında farklı üç renk geldi. 1955 yılında Kültürpark ve 1957 yılı sonunda Ahmet Vefik Paşa Devlet Tiyatrosu açıldı. Ayrıca o yıllarda Türkiye’nin eğlence hayatında bir yıldız olan Hayri Küçük ortaya çıktı. Bursa’nın eğlence hayatı değişti.
Abonman usulünün uygulandığı Kışlık sinemalar, tiyatro, gazino ve müzikli çay bahçeleri, müzik ve eğlence programı yapan oteller doğal olarak gelir ve kültür düzeyi yüksek kişilere, memurlara hitap ediyordu.
Çalışmamda 1950-1960 yılları arasında yayınlanan Bursa’da Hakimiyet Milletindir, ANT ve Yeni ANT gazetelerinde yer alan haberlerden, anı kitaplarından ve o yıllarda yaşamış kişilerin anılarından faydalandım.
O yılların Bursa’sındaki eğlence yerlerini beraber gezelim, ne dersiniz?
1950-1960 YILLARI ARASINDA BURSA’DA KÜLTÜREL ve SOSYAL DEĞİŞİM KİTABIM
Bu çalışmamda II. Dünya Savaşı yıllarında yaşanan kıtlık ve yer yer yaşanan açlıktan sonra gelen barış ve nispi özgürlük yıllarında Bursa’da yaşam tarzındaki değişimi inceledim. NATO desteği ile karayollarının hızla yapıldığı, ABD’den askeri ve ekonomik yardımların geldiği, çiftçinin zenginleştiği ve ülkenin o döneme göre lüks diyebileceğimiz eşyaları kullanmaya alıştırıldığımız yıllardı.
Bu yıllar aynı zamanda ülkede Demokrat Parti’nin iktidar olduğu yıllardı.
1950 sonrası Türkiye kültürel kırılma yaşadı. Amerikan kültürü sinema ve dergilerle dayatıldı. Radyo, sayı ve frekans açısından yetersiz olduğu için diğerleri kadar etkili olamadı. Ellili yılların sonlarına doğru yeni radyo istasyonları kuruldu.
İktidarda CHP olsa bu politikalar değişir miydi? Diye sorarsanız, “Belki biraz” diyebilirim. Demokrat Parti, Amerikan kültürü benimsedi ve yayılmasının önündeki engelleri kaldırdı.
Çalışmamda ağırlıklı olarak anı kitaplarından, yerel gazete ve dergilerden, sözlü tarih kaynaklarından faydalandım. Ayrıca üniversite tezlerinden faydalandım.
Size o yıllarda Bursa’nın “Sudan İbaret” olduğunu ve Bursa Ovası’nın Uludağ’ın eteklerinden başlayan ve Mudanya ve Gemlik tepelerine kadar uzanan “Yeşil Bir Deniz” olduğunu hatırlatacağım.
Bu kitabın basıma hazır Bursa çalışmalarımın basımına vesile olmasını dilerim