Şu içerisinde bulunduğumuz dünya o kadar kirlendi ki sevgili dostlar, o kadar çirkinleşti, o kadar daraldı ki; bu kirlenmenin, bu çirkinliğin bu kabalığın önünü eğer ki şiirle kesemezsek, içimizdeki şiiri yakalayamazsak, şiirin küllenen ateşini tekrar canlandıramazsak korkarım ki kısa bir zaman sonra; içimizdeki onca cici kuşlar kanatlanmayacak, içimize hazan vuracak ve kurak mevsimlere mâruz kalacağız. Eminim ki içimizdeki nehirlerde akmayacak, çağlayanlar göğsümüzden taşmayacak. Daha da kötüsü; deli-dolu sevdâlar sînemizi dövemeyecek. Şair diyor ki: “Ben bir şiir işçisiyim/Kelimelerden balyoz yaparım Belâlarına, belâlarına dünyanın.”
En insan yanımız için, bize kendimizi sevdirmek için, güzel olan her şey için, insan tarafımızı görebilmemiz için, gerekirse karlı dağların ardındaki ateşle de ısınabilmemiz için, düşlerimizin uçsuz bucaksız yaylalarında bembeyaz yılkı atları koşuşturmak için, Eylül bulutlarının berraklığını şu toplumun içine yansıtmak için, her şeyde gördüğümüz anlamsızlıkları yok etmek için, velhâsıl tüm yüreklere balans yapmak için; kelimelerden balyoz yaparak dünyanın belâlarına meydan okumaya çalışan gönül dostlarına ne mutlu..!
Ve ne mutlu ki; uçuruma attığımız şu güllere yankı verebilmek için bizimlesiniz. Belki de şu anda mor ötesi bir başka boyuttasınız. Artık; “sağım solum ebe sobe” deseniz de, dalsanız da düş ormanlarına inanın ki bulamazsınız kendinizi!.. İŞTE BU NOKTA Kİ… Kayboluşunuzun başlangıcıdır, ya da kendinizi aramanızın.
Her zaman “içinizde yılgın rüzgârların ayak seslerini” duyun ve şiir tadında kalın sevgili dostlar…