

Kelimelerin İzinde Yürüyenler
Türk edebiyatı…
Bir milletin asırlara yayılan kalp atışı, sesinin yankısı, gök kubbeye yazdığı kader şiiridir. Bu toprakların dili bazen en saf sevdayı söyler, bazen en derin hüznü taşır, kimi zaman da bir kahramanın atının nal sesinde özgürlüğe çağrı olur. Ve bu büyük mirası taşıyan ustalar vardır; kelimeyi sıradanlıktan kurtaran, cümleye can üfleyen, topluma yol gösteren, insanı insan yapan büyük ruhlar…
Dede Korkut’tan başlar bu yolculuk.
O, Türk’ün hafızasıdır. Her hikâyesi bir nasihat, her kelimesi bir dua gibidir. Cesaret, vefa, yiğitlik, aile, yürek… Türk’ün özü onda saklıdır. Ardından Karacaoğlan gelir; dağların dili, sevdanın en doğal hâlidir o. Yunus Emre ise bambaşka… Kelimeleri su gibi berrak, gönlü bulut gibi yumuşaktır. Sevmenin, hoşgörünün, insan olmanın yolunu gösterir.
Fuzuli’nin aşkı yakar, Mevlânâ’nın sözü sarar.
Âşık Veysel’in sazında hayat vardır; toprağa, insana, sadakate dair ne varsa onun sesinde yankılanır.
Namık Kemal özgürlüğün nefesidir, Mehmet Âkif milletin vicdanıdır; “Allah bu millete bir daha İstiklâl Marşı yazdırmasın” diyen o büyük gönül, yalnızca şiir değil, bir duruş, bir iman, bir karakter mirası bırakmıştır.
Ahmet Haşim’in kelimeleri gecenin buğusunu taşır, Yahya Kemal’in mısralarında tarih yürür.
Sait Faik bir balıkçının gözünü, Orhan Kemal emekçinin sofrasını, Yaşar Kemal Çukurova’nın rüzgârını anlatır; ama hepsi aynı hakikati işaret eder: İnsan, umut ve alın teri ile yaşar. Orhan Pamuk şehrin hafızasını, kalabalığın içindeki yalnızlığı kurcalar; Attilâ İlhan aşkı, isyanı ve sokağın ruhunu mavi bir hüzne sarar.
Bu ustalar bize şunu söyledi:
Bir millet yalnızca topla tüfekle değil;
dil ile, kelime ile, düşünce ile ayakta durur.
Edebiyat, bu topraklarda sadece sanat değildir;
bir kimliktir, bir duruştur, bir haykırıştır.
Sevdanın en içli hâli de kahramanlığın en gür sesi de bu ülkede kelimeden doğdu.
Ve biz bugün onların izinden yürürken biliriz ki;
her cümle bir emanettir, her eser bir vefadır.
Kalemi eline alan, sadece yazmaz;
milletten aldığı nefesi geleceğe taşır.
İşte Türk edebiyatının ustaları bize bunu öğretti:
Söz; doğru taşınırsa tarih olur,
yürekle söylenirse dua olur,
milletin ruhuna değerse ölümsüzleşir.
Biz de yazacağız dostum,
onların izini sürerek ama kendi sesimizle…
Çünkü kelime, bu topraklarda sadece ifade değildir;
bir milletin kaderine düşen imzadır.
Süleyman GÜZEL
slymngzl9@gmail.com