Som baharın sırası…
Perdesiz pencereden yansıyor duvara
Nefti yeşil bir hatıra.
Sarsak adımlarla giriyor koynuma ,
Dolaşıyor damarımda ölümün kabarcığı.;
İstim üstünde çağırgan toprak.
Devinen düşlerin arasında
Sarkık birkaç kırağı.
Böyleymiş demek titreyerek harlanmak.
Esamesi okunmayan bir yaz artığı,
Bir minnacık yanılsama illa ki hayat.
Ne mümkün zaman denen kısrağı,
Ne dizginlemek ne mahmuzlamak.
Duyargası olmayan algılara yenik;
Çok olmuş mazi,
Az kalmış ati;
Sönecek ömrün tez vakitte çırağı.
Gem vurulmaz bir mühlettir dört nala gelen:
Çayırdan bozkıra geçiş,
Mendereği kırık yelkenli, vira!
Kırılan vazonun şıngırtısı;
Her gün için bir çeltik,;
Kalbe saplı diken;
Yaşanmışlığın yok kaçamağı;
Eşinen bir kısrak,
Harareti son kez yükselen beden.
İlahisi dillerde, çağırıyor ışığı
Birazdan gece beni de yutacak
Kırılacak çark;
Bilinmez som baharın sonrası.
YUSUF GÖKBAKAN