Din, etik ve özgürlük üzerine
sohbet sırasında arkadaşım bana geçen gün akşam koşu sırasında müzik dinlerken
en sevdiği kısma denk gelince ve birkaç gündür antidepresan ilaçlarının da onu iyi
hissettirmeye başladığını düşünmesiyle birden koşu temposunu arttırmaya
başladığını ve hayata olan inancını, sevincini tekrar bulduğunu söyledi. Devamında
aslında özgür olduğunu ve hayat dolu günlerini özgürce yaşamanın onu tekrar
beklediğini söyledi.
Ben; Önceden hep kötü hissederdin , hayatın çok sıkıcı olduğunu söylerdin ve
çoğu şeyden zevk almazdın. Şuan özgür hissediyorsan bir sıkıntı vardır, seni tatmin
eden, deşarj eden veya kısa vadede ihtiyacını gideren bir şey bulmuşsundur
dedim. Aslında herhangi bir zamanda herhangi bir olguya ihtiyaç duyman senin
zaten tutsak olduğunun yani diğer anlamda özgür olmadığının göstergesidir.
İhtiyaçların seni özgürlüğünden alıkoyar, seni bağımlı hale getirir ki bu insan
fıtratıdır. Tekrar söylüyorum bu istemeden var olan bir durum. O halde özgürlük
kavramı sadece bir dayatmaca ama palavra bir dayatmacadır. Bu durum -benim
nezdimde senin özgür olmaman- farklı olgular üzerinde aslında kanunlar halinde
veya maddeler halinde veyahut caizlik kavramı -din- üzerinde defalarca dile
getirilmiştir.
Dinler ‘etik’ veya ‘sevap, günah’ adı altında toplamış, devlet ve hiyerarşi ise
‘’evrensel ahlak yasası’’ adı altında sınıflara ve maddelere ayırmıştır.
Aslında olmayan bir şeyi bir kavrama dönüştürüp küçültüp sınırlandırıp insanlara
sunmuşlar bazen ellerinden almışlar bazen de hediye etmişler.
Ozan Demir