Kurşun şafak söktü yüreğimde… Mavinin Fecri; ağarması bu. Her yer kör edici aydınlık… Karanlıkta yolunu bulamadığın gibi güneşin (aydınlığın) yoğunluğunda da bulunmaz yol…
Rüzgarım ne bir meltem gibi yumuşak ne de fırtına dal kıran,,, Saman alevi gibiydi öfkem. Mavi bir hasretim vardı; ne enginler aşılmıştı da, takılıp kalmıştım bir maviye… Gecenin buğusu gibiydi, gün ayınca geçerdi; gülerdi hüzünbaz… Yeni bir gün umuduyla. Güneş damlalarıyla yıkanmış, aydınlık çehresiyle; yeniden başlamalı hayata derdi. Bugün de bir ilk, ne dünün kahrı olsun, ne yarının kaygısı, korkusu… Yine mavi bir masal yazalım. Kararmış, yağacak buluta inat yaşamak ve görmek gerek mavinin derinini…
Yine akşam olsa, bir de balkonda sefam Sıcacık bir yuvamda,birde kurulu sofram İçimde kopsa da sessiz sedasız fırtınalar Biliyorum hasretle bekleyen bir yarim var Islandım, çöktüm bir sokak lambası altında Gelse beklenen, azıcık dertlerime derman Haber saldım,bir gün elbet gelecek lokman Düşsen de ey gönül, isteme kimseden aman Ay şavkında...
Bilirmisin ne hallere düştüğüm Kahırımda boğulurum, medet ey… Kusurumdur, bastım kırıldı dalın İnsafına sığınırım medet ey… Bir his var ki çözemedim gizini. Hece, hece ezber ettim sözünü Gözlerinde mahkum ettin gözümü. Hülyasında buğ olurum medet ey. Bergüzar ver gülşeninden, gülünden Bal’mı akan dudağından, dilinden? İçsem aşkın şarabını elinden Mest olurum...
“#Uzaktan_Gizlice“ Ben hiç kimseyi senin kadar özlemedim, Hani insan bazı güzel şeyleri sonsuza dek sürecek zanneder ya, İşte ben seni öyle çok sevdim, Neyse sen ayrılmak istedin ve ayrıldık sonunda. Biliyor musun!?..bugün bir şey daha farkettim seninle geçmişi özledim, Sevdiğini özleyince insan gözlerinin içi üşüyormuş anılara daldığında, Ve sen de...
7. Bestem Nihavent Seni seviyorum deseydin İnan bana o da yeterdi Bu kadar mı sana zor geldi Bir seviyorum diyemedin Kırıldı kalbim sana dedim Sen yine bana gülüp geçtin Titredi bedenim bu kalbim Bir seviyorum diyemedin Duymak istedim söylemedin Aşk acısı bana çektirdin Ağzından bugün çıkar dedim Bir seviyorum diyemedin...
Yetmişine merdiven dayamış yaşlı büyükanne meşe palamudunun gölgesine bir kilim sermiş buğday eliyordu. Kalburun üstünde toplanan buğday kavuzlarını parmaklarının ucuyla alıp dışarı atıyor, kalburun altına geçen cılız kavruk buğday tanelerini de tavukların yemlerine karıştırmak üzere bir kenara ayırıyordu. Hareketlerine bakılırsa kalburla ve elekle olan tanışıklığı yeni değildi. İleri yaşına rağmen...
Sular akmayı durdurdu gideli, Şelaleler serap, nehirler bitap derler. Cahiliyet narasıyla kuşanmış zihinleri var onların Bilmezler, dağdan ovadan çekilen suların gözlerimdir rotası Vatan kuşandı bu yaz da bahar belirtilerini, Sırma sırma otlar dağlarca uzanmış derler. Cahiliyet narasıyla kuşanmış gözleri var onların Göremezler gönül evimden yitirilen kırmızı güllerimi Ak güvercinler salınmış,...