İBRAHİM KOSER KİMDİR?
1959 yılında Edirne Uzunköprü’ye bağlı Aslıhan köyünde dünyaya
gelmişim. Baba tarafım Yunanistan Drama, anne tarafı Mayadağ, bugün
Makedonya sınırları içinde kalan Gevgili kasabasından. İlkokulu köyde, ortaokulu
ise köyümüze çok yakın Kırcasalih nahiyesinde bitirdim. Ardından Edirne
Endüstri Meslek Lisesine başladım. Oradan Teknik liseye geçerek üç yıl parasız
yatılı okudum ve 1977 yılında okuldan mezun oldum. Aynı yıl Tekirdağ
Çerkezköy’de bir fabrikada işçilik hayatıma başladım.
İşçiliğim esnasında ekonomik, demokratik haklarımızı almak için sendikalara
üye oldum. İşyeri örgütlenmelerinde aktif görevler aldım. Bunun yanında
1970’lerin o siyasi, politik atmosferinden biz de fazlasıyla nasibimizi
aldık. Bundan dolayı birçok işyerinden tazminatlı veya tazminatsız atıldım. İşsiz
kaldığım zamanlarda yol arkadaşlarımla birlikte hamallık yaparak mücadeleden
kopmadan hayatta kalmaya çalıştık.12 Eylül 1980 faşist askeri darbesinde
tutuklandım. Bir yıl kadar tutuklu kaldım. Tahliye olur olmaz beni hemen askere
aldılar. Askerlik dönüşü iş için başvurduğum kamu kuruluşlarına güvenlik
soruşturması nedeniyle kırmızı kart gördüm. Uzun bir bocalamadan sonra İşçi
Bulma Kurumu vasıtasıyla Edirne’de bir mensucat fabrikasına frezeci olarak işe
başladım. Bir müddet sonra fabrikanın tekstil bölümü başka bir şirkete satılarak
beni de oraya devrettiler. Bu tekstil fabrikasında tornacı olarak dört yıl kadar
çalıştım. Bu arada evlendim. Şansın yaver giderek 1988 de Lüleburgaz’da düz cam
üzerine üretim yapan bir fabrikada kadrolu olarak işe başladım. Emekli olduğum
2003 yılına kadar 15 yıl burada çalıştım. Emekli olduktan üç yıl sonra ağır geçim
şartlarından dolayı fikren karşı çıktığım kuralsız, güvencesiz, ucuz işçilik olan
taşeron işçiliğine başlamak zorunda kaldım. Burada ancak yedi yıl
çalışabildim. Taşeron işçiliğim sırasında bizzat kendimin yaşadıkları, gördüklerim
benim dünyamı değiştirdi. İnsan onuruna yakışmayan, ötekileştirici, aşağılayıcı
davranışlarla karşılaştım. Bir de bunların yapan insanların benim gibi aynı
işverene çalıştığımız örgütlü, sendikalı işçi, emekçi arkadaşlarım olunca
kahroldum, üzüldüm. Benim gibi hayatını ezilenlerin kurtuluşu için adayan, bedel
ödeyen biri için bana çok ağır geldi. Bunları bi yazayım, gelecek kuşaklar okusun,
ibret alsın ve bir daha böyle şeyler yaşanmasın istedim. On yıl kadar süren bir
not tutmadan onları düzenleyip kitap haline getirerek 2020 yılında Dorlion
Yayınlarından 1. Kitabım ÖTEKİLER” Taşeron İşçiler” çıktı. Ondan sonra da
hayatımda gerçek yaşanmışlıkları yazmaya devam ettim. 2023 yılında Güvercin
Yayınlarından ikinci kitabım “Düşler Apartmanı” çıktı. Hayli enteresan olayların
yaşandığı; hayli ilginç karakterlerin yaşadığı bu apartmanda olanları merakla ve
heyecanla okurken hem şaşıracak hem de büyük haz duyacaksınız. Aynı yıl
Gülnar Yayınlarından Cumhuriyetin 100.yılında yüz kadar şair, yazar arkadaşımla
kolektif olarak onların şiirlerinden ve hikayelerinden oluşan “İZ BIRAKAN
KALEMLER” adlı bir edebiyat antolojisine bir hikayemle katkı sundum.1988
doğumlu bir oğlum,1990 doğumlu bir kızım ve 2015 doğumlu dünya tatlısı bir
torunum var. Halen yazmaya devam ediyorum.
YAZMAYA NASIL BAŞLADINIZ VE NE KADAR ZAMANDIR YAZDIĞINIZDAN
BAHSEDERMİSİNİZ?
Yazmaya ortaokulda başladım. O zamanlar okul düzeyinde ödüllü kompozisyon
yarışmaları oluyordu. O ödülü kazanma hırsı beni yazmaya teşvik
etti. Yarışmalarda sondan da olsa dereceye giriyor, küçük küçük hediyeleri
almaya hak kazanıyordum. Sonra lise yıllarımda şiir ve deneme yazmaya
başladım. Yazdığım şiirlerimi hatıra defterinde topladım ama 12 Eylül askeri
darbesinde şiirlerim de benimle birlikte tutsak oldu.
AİLENİZDE SİZDEN BAŞKA BAŞKA SANATIN DİĞER DALLARIYLA İLGİLENEN VAR
MI?
Hayır yok.
SİZİN İÇİN EN ÖNEMLİ OLAN ESERİNİZ HANGİSİDİR?
Bugüne kadar yazdığım her iki eserde de benim hayatımı derinden etkileyen
yaşanmışlıklardan kesitler var.İkisi arasında bir ayrım yapmak çok zor.Hangisinin
daha önemli olduğunu okuyucularım karar vermesi daha doğru olur.
BİR YAZAR SANATINI İCRA EDERKEN EN ÇOK NEYE DİKKAT EDER?
Yazar her şeyden önce iyi bir okuyucu olmalıdır. Yazar okuduğu eserden nasıl haz
duyuyorsa eserini para verip alarak okuyucu da aynı hazzı duymalıdır. Yani yazar
kendini okuyucu yerine koymalıdır, empati yapmalıdır. Sonra yazar kitabımı
yazarken gerçekleri tam çıplaklığıyla olduğu gibi, yapmacığa kaçmadan objektif
olarak yansıtmalıdır. Okuyucu aldığı kitabı “iyi ki aldım, tam istediğim gibi bir
eser” demelidir. Yoksa birkaç sayfa okur bir kenara fırlatır atar. Biz bir konuda kitap yazarken kurgu yaparken bile somut gerçeklerden uzaklaşmamalıyız. Ayrıca kitap yazarken toplumsal sorumluluğumuzu da yerine getirmeliyiz. Yazdığımız eserler okuyucuda iyi bir intibah bırakmalı, ona bazı
hayat tecrübeleri sunmalı. Yoksa okunduktan sonra sabaha karşı görülen karışık
bir rüya gibi unutulur gider.
KİTAPLARLA ARANIZ NASILDIR?EN SON HANGİ KİTABI OKUDUNUZ?EN ÇOK
TAVSİYE EDECEĞİNİZ KİTAP HANGİSİDİR?
Yaşamayı nasıl seviyorsam kitap okumayı da o kadar çok seviyorum. Kahve
tiryakisi bir insan sabah yataktan kalkar kalkmaz canı nasıl kahve içmek istiyorsa
ben de kalktığımda o gün bir işim yoksa yüzümü yıkar yıkamaz 1-2 saat kadar
muhakkak kitabımı okur,ondan sonra kahvaltımı yaparım. En son olarak
Eğitimci Yazar İnci Yılmaz Şimşek ve Şair Yazar Betül Fırat’ın öncülüğünde şair ve
yazar arkadaşlarımın kollektif olarak çıkardığı “İz Bırakan Kalemler”isimli
edebiyat antolojisini okudum.Ondan hemen önce Kurtuluş Savaşını bütün
çıplaklığıyla anlatan Hasan İzzettin Dinamo’nun beş ciltlik “Kutsal İsyan” serisini
okudum.
Okurlarıma tavsiye edeceğim kitaplar var tabii. Herkesin hoşlandığı konularda
yazılan birçok değerli eserler var. Ben öncelikle birlikte olduğum “ONUNCU
KÖYÜN KALEMLERİ” grubunu oluşturan yazar ve şair arkadaşlarımın kitaplarını
tavsiye etmek istiyorum. Şair yazar Yılmaz Taşdelen’in “Bir Tek Sana
Yenildim”. Şair Gürsel İleri’nin “Dördüncü Cemre” şiir kitabını. Yine Eğitimci Yazar
arkadaşlarımdan İnci Yılmaz Şimşek’in kadın cinayetlerini işlediği “Ölümüne
Aşk’ı ”Selcan Aktaş hocamın yapay zekayı işlediği “Robotistan” eserini tavsiye
edebilirim. Sonra Nurettin Korkmaz’ın “Aklıma Gelmeyen Başıma Geldi”. Elif İpek
Bilek’in “Soğuk Cehennem” gibi burada yer veremediğim tüm arkadaşlarımın
benim için çok değerli eserlerini okuyuculara tavsiye ediyorum.
SİZİ ETKİLEYEN ŞAİR,YAZAR VE SANATÇILAR KİMLERDİR?
Şairlerden dünyaca ünlü şairimiz Nazım Hikmet, Ahmet Arif, Enver Gökçe, Gülten
Akın. Günümüz şairlerinden Nevzat Çelik ve Ataol Behramoğlu’nu
sayabilirim. Sanatçılardan; türkülerini, bestelerini büyük bir beğeniyle izlediğim
Aşık Mahsuni Şerif, Neşet Ertaş, Musa Eroğlu, Selda Bağcan, Ahmet Kaya, Zülfü
Livaneli, Onur Akın ve Mehmet Gümüş’ü sayabilirim.
İYİ YAZMAK İÇİN BİR FORMÜL VARMIDIR?YAZMAK İSTEYENLERE ÖNERİLERİNİZ
NELERDİR?
Edebi konularda şiir, hikaye ve roman yazmak için bilgi dağarcığınızın dolu
olması gerekir. Bu da ancak iyi bir okuyucu olmaktan geçer. Kitap olsun, dergi
veya günlük gazete olsun gündemden kopmamak için sürekli
okumalı, araştırmalı ve bunları bir yerlere not etmelidir. İnternet ortamından
yani sosyal medyadan sadece hoşça vakit geçirmek için değil bir şeyler kapmak
için çaba sarf etmelidir. Şiir, hikaye, roman ve deneme türü edebi eserler yazmak
isteyen arkadaşlarıma önerilerim yukarda belirttiklerimin dışında çevreyi iyi
gözlemlemelidirler. Biz buna hayatı okuma deriz. İçinde bulunduğumuz ortamı iyi
gözlemleyip iyi okursak onu kağıda en mükemmel bir şekilde dökeriz. İçimizden
gelmeden, özümsemeden, duygulanmadan yazacağımız hiçbir şeyin anlamı
olmaz.
GENÇLERİMİZİ EDEBİYATA VE SANATA KAZANDIRMAK İÇİN NELER
YAPILMALIDIR?
Gençleri edebi türde şiir, hikaye ve roman yazmak veya tiyatro, müzik, resim gibi
sanatın diğer dallarıyla buluşturmak için başta yerel yönetimler yani belediyeler
olmak üzere onların kültür ve sanat birimleri buna öncelik etmelidirler. Sonra
bununla ilgili dernekler, vakıflar bu konuda gençleri teşvik edici kurslar, küçük
küçük ödüllü yarışmalar tertip etmelidirler. En önemli destek ise bu konuda eser
yazmış edebiyatçı abilerin, ablaların kendi aralarında örgütlenerek gençleri
kucaklayıp aralarına katmak olmalıdır diye düşünüyorum.
SİZİ OKUMAK İSTEYEN,TAKİP ETMEK İSTEYEN DOSTLARINIZ NERELERDEN
ULAŞABİLİRLER?
Ben sürekli yakın çevremle iletişim halindeyim. Gerek emeklilerin sendikal
faaliyetleri nedeniyle gerekse ekolojik mücadele içinde daimi olarak
bulunduğumdan dolayı bana herkesin kolayca ulaşması mümkündür. Ayrıca
sosyal medyada Facebook ve instagram hesaplarımdan beni takip
edebilirler. Uzakta yaşayanlar için kitaplarımı internet ortamından rahatlıkla
elde edebilirler.
ŞU ANA KADAR SOHBETİNİZİ OKUYAN VE BİZLERE EŞLİK EDEN DOSTLARA SON
SÖZ OLARAK NE SÖYLEMEK İSTERSİNİZ?
Gecemizi gündüzümüze katarak bin bir çabayla yazdığımız eserlerimizi alıp
okusunlar ve dostlarına okutsunlar. Kitap insanın en iyi dostudur, hatta kara gün
dostudur. Zaman gelir insanı en yakın dostları terk edebilir ama kitaplar asla…