‘’ Sen demek aşk demekti ya hani… Sen olmayınca aşk yok. Rengârenk değil hiçbir şey. Simsiyah koyu bir karanlık dipsiz bir kuyu sanki senin yokluğun. Çırpınışlar var ama çıkılmıyor o kuyudan sen olmayınca. Nefes alamamaya başlıyorsun. Tek istediğin nefes almak oluyor. Ne zaman sesini duydum ne zaman konuştun o zaman nefes alıyorsun… Çocuklar için oyuncakları en değerli şeyleridir ya hani… Hayal kurarlar onlarla mutlu olurlar. Oyuncakları onların hayal dünyasıdır. Kaçtıkları sığınaklarıdır karmaşık dünyalarından. Elinden en sevdiği oyuncağı alınmış çocuklar gibi hissetmek senin yokluğun.
Öyle bir an geliyor ki hemen ona anlatmam lazım bunu diyorsun o bunu bilmeli o duymalı haberi olmalı. Onu aramalıyım. Telefonu alıyorsun eline aramak istiyorsun vazgeçiyorsun… Yazıyorsun yazıyorsun sonra ama yollamaya bir türlü elin gitmiyor siliyorsun… Onunla mutlaka konuşmam lazım ama olmuyor işte…
Olup olmaman değil mesele hayatımda ol ya da olma sen bendesin zaten. Bir yerin var senin. Ne biri silebilir ne de yok edebilir bunu. Sanki doğuştan beri benimlesin. Gizli kalmışsında bir yerlerde ve ortaya çıktığında tamamlandım ben, eksik olan buymuş işte ve ben bende k seni buldum…
Kaybetmemek için uğraşıyorum çırpınıyorum ama nafile. Hata üstüne hata yaptım. Ne denesem olmadı ne düşünsem olmadı hep ya yanlış ya da eksikti işte…
Bakmaya bile kıyamadığım gözümden kıskanır hale geldiğim sen ve kendimi ikliminde kaybetmeye başladığım sen oluğunda dur hata yapıyorum dedim… ve orda durdum… Gerisi yok işte gerisi karanlık….
Şimdi ne sensiz durabiliyorum nede seninle olabiliyorum…
Anladım ki yarım olmak ile yarım kalmak arasında çok büyük bir fark var. Yarım olmak yarım kalmak kadar acıtmıyordu çünkü. Bir parçam seninle kaldı ve ben artık senden önceki ben bile olamıyorum.
Çünkü tamamlanan bir şey tekrar yarım kaldığında bir parçası mutlaka diğer yarısı ile gidiyormuş. Bir parçam sende kaldı. Sende bende…
Yusuf Alper EVCİL