HAN KANG
158 SAYFA
Oldukça sıradan, tekdüze hayatları olan bir çift Yonģhe ve kocası. Ta ki rüyalar başlayana dek. Gördüğü rüya sonrası evdeki tüm etleri, hayvansal ürünleri çöp torbalarına koyarak vejetaryen olmaya karar veriyor Yonģhe. Oldukça sıradan bir karar aslında değil mi? Peki sonra ne mi oluyor? Birbiriyle bağlantılı üç hikayede öğreniyoruz yaşananları. Ama kahramanımızın değil etrafındakilerin anlatımı ile.
İlk hikaye Yonģhe’nin eşi, ikincisi ablasının eşi ve son hikayede ablasının anlatımı ile hayat buluyor. Onların gözünden anlamaya çalıştık neden böyle bir karar verdiğini, aslında bu kararın altında yatan gerçeği.
Sıradan bir kadın Yonģhe en başta da söylediğim gibi. Hatta o kadar sıradan ki eşi bu özelliği yüzünden evlenmiş onunla. Hep verilen kararlara uyum sağlamış. Hiç itiraz etmeden, asla kendi fikrini söyleyemeden. Şiddete de maruz kalmış her anlamda, hayatının her evresinde. Özgür olamamış, hep bastırılmış. Vejetaryen olması aslında bir baş kaldırı. Et seven bir ailede bu seçimi yapmak gerçekten bir baş kaldırı, diğerlerinden farklı olma hali. Varlığı ile yokluğu bir, düz dümdüz bir karakterken zamanla bu durumdan uzaklaşmak istiyor. Sadece kendi hayatını etkileyecek bir karar almasına rağmen, başta ailesi olmak üzere herkes tarafından tepki görüyor. “Ben buyum” demeye çalışırken susturuluyor. Neden demeden, sorgulanmadan susturuluyor. Bütün çabası bir ağaç gibi kök salarak, tek başına ve özgür olabilmek, aslında ben varım, buyum diyebilmek.
Kolay okunan, basit bir anlatımı var kitabın. Basit ama oldukça güçlü hatta rahatsız edici bir metin. Özellikle son hikayede kahramanımızın geçmişine dair anlatılanlar sayesinde daha bir anlam kazanıyor hikaye. Biz severek okuduk. Tavsiye edermiyim elbette. Ama uyarmadı demeyin rahatsız olacak, hüzünleneceksiniz.
Sevgili Bahar ‘ın kitap kardeşliği hediyesi olan bir kitaptı. O benden önce okudu ve benim bitirmemi bekledi. Canım çok teşekkür ederim hem harika hediyen için hemde uzunnn süre beklediğin için Sayende özel bir hikaye ekledik bilgi dağarcığımıza ve kitaplığımıza. Daha nice nicelerine birlikte, keyifle.
Neden, ölmek kötü bir şey mi?
Yanıbaşında öylece duran ölümün yüzü, uzun zaman önce kaybolup sonra geri dönen bir akraba gibi tanıdıktı.
Yaşamak denilen şey çok tuhaf. Bazı olaylar geçtikten sonra bile, onca korkunç şeye maruz kaldıktan sonra bile, insan yiyor, içiyor, tuvalet ihtiyacını görüyor, yıkanıyor ve yaşamaya devam ediyor. Hatta kimi zaman kahkahalarla gülüyor.
LÜTFEN KİTAP OKUYALIM!!!
Arzu ORTAÖREN