Koltuklarını kabartarak birbirimizin iki hokka,
İkramiyesi rindlik peşrevlerle,
Bir hayat tüketiyoruz avare.
Bildiğim bütün sözler sana dair.
Bilmediğim kelimelere takılıyorum habire,
Bildiklerimden size ne?
Yunup yunup zühreye göz acılarımı,
Ellerinden kaymamsa çabası.
Kayganlıklara muhtaç bir evren var,
Meymenetsiz bir gezegen var bu akşam galakside,
Yörüngesiz bir Venüs olmalı muhtemelen,
Kıskançlığı kabarmış bir Venüs,
Kıskançlığı herhal, meymeneti bol kamere .
Eğri büğrü kabarıyor okyanus, niye?
Sorguç olan benim,
Yargılayışlarımdan size ne?
Sığmıyor gözeneklerime kabaran çiniler,
Boğunası çiçekler ekeceğim ilavelerime;
Dizboyu günebakan kuşu.
Dizboyu bando caddelerimde,
Oduncu montumu asıyorum kabarım kürsülere,
Gong, vaaz vaktine im.
Çocukça yankıyor kabarama kabarama kel Fatma,
Kolalı salonlardan.
Bebeksi istemsizlik,
Bende kaç arşın fanilik,
Feragatsiz bakilikten size ne?
Hiç tekin değil bunca kota,
İyi midir ki, bendeki bu acarlık?
Dile yuvalanmış, binlerce fecr öncesinden miras,
Olanca cedid şüphelerime rağmen,
Bu kaşarlı muasırlık.
Camdaki bu buğuntuyu görmesin sizsizler,
Elimdeki bu tülbent bahar için,
Arlı aymalarımdan size ne?
Bıktım çiçekleri kadar bıktım doğasızlıktan.
Delilik sınırında cırcır böcekleri,
Tak etti cana kurbağa güdüklükleri.
Tamı tamına üç buçuk kepçe kabarcık,
Üç çeyrek alımlı çehre,
İçim içime sığmıyor yine yine,
İç benim, içim aşikar,
Dışavurumlardan size ne?
Vakit gecikici değil henüz!
Çok geçmeden sereceğim çamurlu döşeğimi,
Döşüne döşüne güneşin.
Isınımlar avaz avaz,
Yanacak çamurlarım külliyen,
Gümlemeler duyulacabilir az az,
Korkmayın katiyen,
Patlatıp ışınım kaynağını,
Göneniyorum işte kendimce.
Işıltalım dalgacıklanan konçlu çizmeleri!
Kara deliklerde biriken
Akustik paslı telkinler bana ait
Cilalı açmazlarımdan hal bu ise,
Yüz kere size ne?
YUSUF GÖKBAKAN