Küçük Ali ve annesi yıkık dökük bir gece kondu da kıt kanaat geçinip yaşıyorlardı.
Ali o yağmurun şakır, şakır yağdığı gün ekmek almak için mahalle
bakkalı Hasan abinin bakkalına gitmek zorundaydı. Çünkü iki gündür hasta yatan annesinin bunları yapabilecek takati yoktu. Komşuları Ayşe teyze durumu bildiğinden ve komşuluk bunu gerektirdiğinden bir tas çorba hazırlayıp komşusuna getirmişti. Küçük Ali parlak lastik çizmelerini giyerek, eline şemsiyeyi alıp evden çıktı.
Yağmur da sanki acelesi varmışta bir yere yetişecekmiş gibi hızlı
yağıyordu.
Ekmeği bakkal Hasan abiden alan küçük Ali tam evlerine yaklaştığı
sırada küçük sevimli bir köpeğin sağanak yağan yağmurdan korunmak için çatı altına sığınmış ancak bu kadar hızlı yağan yağmurdan korunması pek mümkün olmamıştı. Sevimli köpek tir, tir titriyordu. Ali durumu fark edince hayvana acıdı şemsiyeyi bir müddet elinde tutarak onu korumaya çalışsa da yağmurun duracağı yoktu. Küçük Ali koltuğunun altındaki ekmekten bir parça koparıp sevimli köpeği doyurdu. Sevimli köpek sanki ona teşekkür edermiş gibi manalı bir ses çıkardı.
Ali tam gitmek üzere oradan ayrılmak üzereydi ki durup sevimli köpeğe bir baktı:
-Al ufaklık sanırım bu şemsiyeye senin benden daha çok ihtiyacın var.
Sakın kaybetme ha rahmetli babamdan kalan tek hatıra bu şemsiyedir.
Hadi hoşça kal dedi ve koşarak evine geldi.
Hasta anacığı yattığı yerden doğrularak:
-Ali’m nerede kaldın merak ettim. Hem sen neden ıslandın şemsiye
almamış mıydın yanına?
-Anacığım söylesem kızarsın
-Söyle kızmam
-Sevimli bir köpek saçağın altına sığınmıştı ama yağmur o kadar
şiddetliydi ki ıslanıyordu. Gönlüm razı olmadı şemsiyeyi ona bıraktım.
-Ah! Oğlum evlatçığım o babanın şemsiyesiydi, köpek ne bilsin şemsiye kullanmayı rüzgârda uçar kaybolur gider. Ah deli oğlum benim.
Olayın üzerinden birkaç gün geçmiş şemsiye olayı unutulmuştu. Hasta anacığı iyileşmiş hiçbir sağlık sorunu kalmamıştı. Küçük Ali maddi imkansızlık sebebiyle burs alabileceği bir okula girebilmek için canla başla çalışıyordu. Küçük Ali annesine sürekli:
-Anacığım ben okuyup doktor olacağım seni saraylarda köşklerde
yaşatacağım derdi.
Anası ise:
-Ah oğlum sen oku ben başka bir şey istemem diye yanıt verirdi.
Nihayet burs almak için imtihana gireceği gün gelip çatmıştı. Gece
yatmadan bütün derslerini ve notlarını gözden geçirmiş işin özü
haftalardır bir arı gibi çalışmıştı. Bu gün ise çalışmalarının meyvelerini toplama zamanı gelmişti. Ali imtihana gireceği okulda iyi bir izlenim bırakmak istediğinden en şık elbisesini giymiş süslenmiş son olarak ta mavi bir kravat takmıştı. Artık büyük hazırlık her şeyiyle tamamdı.
Ayakkabılarını giydi tam kapıdan çıkacağı sırada aniden başlayan
yağmuru camdan gören küçük Ali duruma çok üzülmüştü. Gözleri
yaşaran Ali:
-Ah keşke bir şemsiyem olsaydı diye içinden geçirdi. O sıra duvardaki kurmalı saat 12:00’yi buldu. Bu imtihana bir saati kaldığını gösteriyordu. Acele ile evden çıktığında, o gün karnını doyurduğu köpeğin onu kapının önünde şemsiyesi ile beklediğine şahit oldu. Olaya çok şaşırsa da onu alarak imtihana yetişti.
Evine döndüğünde olayı annesine anlatan Ali köpeğe bahçede birkulübe yapmaya annesini razı etmişti. Ali o günden sonra köpeğinden hiç ayrılmadı, karnını doyurdu ve ona baktı. Mutlu mesut yaşadılar.
“YARADAN NE İSTERSE O OLUR, YAPILAN BİR İYİLİK SONUNDA SAHİBİNİ BULUR’’
Kemal ÇERÇİBAŞI