SAĞANAK ALTINDA
JEAN TEULÉ
136 SAYFA
Haddinden fazla özgüven kötü bir kılavuzdur.
Avrupa’nın kaderine yön verecek Yüz Yıl savaşlarının sonları. İki amansız düşman. Fransızlar ve İngilizler. Karşı karşıya gelmiş iki ordu ve bir savaş hazırlığı.
Kibir, gösteriş, hırs ve şöhret peşindeki Fransızlar. Sayıca üstünlük onlardan yana. Kendilerinden o kadar eminler ki, ön cephede yer almak için birbirine giriyor soylular. Ağır ve koruyucu zırhları içinde zafer sonrasının kutlama planlarını yapıyorlar daha savaş başlamadan.
Sayı üstünlüğünün Fransızlar’da olduğunun bilincindeki İngiliz ordusu. Genel hava yenilecekleri yönünde. Çünkü açlık ve salgın hastalıklar bitkin bırakmış orduyu. Fakat inanan bir Kral, V.Henry var ordunun başında. Başarılı taktikler ve inanç, zafer sarhoşluğundaki kendini beğenmiş Fransızlar’a karşı elbet galibiyeti getirecek.
Fransızların kibri ve gösteriş merakının sayıca üstün olmalarına rağmen onlara felaket getireceğini gören tek bir kişi var cephede. Zambak Çiçeği. Bambaşka bir görevi var onun orada. Ne yazık ki hiç ciddiye alınmıyor.
Ahhh, birde savaşın seyrini değiştiren etkenlerden biri de sağanak yağış elbette.
İntihar Dükkanı kitabı ile tanışıp Dansa Davet kitabı ile okumaya devam ettiğimiz yazarın, dilimize çevrilmiş son kitabıydı Sağanak Altında. Kendine has hatta biraz absürt bir anlatımla gerçek bir olayı anlattı bize Teulé. Sevgili Bahar ve sevgili Sevilay ile okuduk ve sonrasında kitap üzerine sohbet ettik. Teşekkür ederim kızlar, sayenizde keyifli bir okuma oldu (kitabı çok beğenmesem de sizlerle okumanın zevki apayrı) Benim favorim, tanışma kitabımız İntihar Dükkanı. Bu kitabı tavsiye edermisin derseniz kararsızım ama hem külliyatını tamamlayayım diyebilirsiniz hemde anlatım hoşunuza gidebilir. Karar sizin yani. Kibrin, gösterişin nasıl gözleri kör ettiğini kendine has bir dille kaleme almış yazar. Bu hoşuma gitti. Birde “Kadınların” hislerine, sözlerine kulak verilmesinin öneminin altını çizmesi (biraz yüzeysel kalmış ama yine de hoştu) güzeldi.
Bu kadar zenginken ölmem nasıl mümkün olabilir? Ne yani, para bu meseleyi çözemiyor mu?
“Sevgili prens”, diye devam ediyor V.Henry, “tasalanmayın. Şunu iyi biliyorum ki eğer kader bana Fransızlara karşı savaşı kazanma lütfunda bulunduysa, ben buna layık olduğumdan değil, ama şuna gerçekten inanıyorum, bana anlatılanlar doğruysa, bunda şaşılacak bir şey olmadığından. Bana diyorlar ki Fransa’da bugüne kadar asla bunca kargaşa, şehvet düşkünlüğü, kendini beğenmişlik, kibir görülmemiştir. Bunları işitmek çok acı ve dinleyenler için dehşet verici. Kaderin bu kadar öfkeli olmasına şaşmamak gerek.”
Yolunu şaşıran nereye gittiğini bilmez.
LÜTFEN KİTAP OKUYALIM!!!
Arzu ORTAÖREN