Her ömrün bir hazanı vardır. Güneş yanığı, küf kokan yapraklar; yaşamın yokuşlu yollarında nefessiz kalanların yüreğine çöreklenir. Üstelik bu yüreğin ayakları, ayazda kalmıştır. Üstlerine örtecek merhametli bir yürek eli beklerler kapı aralığında. Oysaki sevgiyle bakan bir çift göz, yorgandır ayakları ayazda kalmış ihtiyar yüreklere. Bu boynu bükük yüreklere işte huzur...
AŞK HERKES İÇİN SANA Dilaver Karagöz … Aşk ! Sen ilk idin hep kalbimde… Sevgi dolu yürek taşıdım diye, Bu gidiş niye..! Sence acayip görünümlü serseri miyim ben..? Hatırlarmısın..? Yamalı pantolanla ilk elini tuttuğum, Taksi parasını ilk sen verdiğini… Oysa öyle çok utanırdım ki..! İç sesim sen garip bir aptalsın...
Son söz Tuncay Aytaç …. Son sözü söylemeden gider insan. Kendi devinimlerinde hayata tutunmanın çabasında. Sonra dehlizlerde yol almaya başlar, küçük bir nokta olur kılavuzu. Duyup da konuşamaz, bir el çekimi mesafededir ölüm. Açmıştır toprak kucağını, ana rahmine düşer gibi düşer bir avuç toprakla eş. Her şey son değildir, bir...
En mutlu günü olması gerekmiyor muydu; küçük kızın biraz önce gelin arabasının önünde, yarım yamalak oynamayı bilen kocası dedikleri delikanlılığa yeni adım atmış toy çocukla? Bu kadın da kimdi daha henüz dağılmamışken kalabalık “çıkar gelinliğini kuru temizleme dükkanımızdan getirdik biz gidiyoruz giderken götüreceğiz” diyen? Hem de; küçük kızın teyzesi demişti...