Beğeni meğeni boş iş Bunun görülmesi yeter Bilmem nereye bu gidiş Çorap örülmesi yeter *** Yalan dünya kime kalmış Boşa hayallere dalmış Gitmiş kimden akıl almış Devran sürülmesi yeter *** Gösteriş peşinde kimi Boşuna suladı çimi Aslan mı yoksa kedi mi Sırra erilmesi yeter *** Harla sen ateşi harla Gümüş...
Telefonlarımız bozuluyor ya da bilgisayarlarımız, evdeki elektirikli eşyalarımız. Tamir etmek, onarmak, yenilemek ve yeniden kullanmak diye bir şey kalmadı. Kime akıl sormaya kalksak, hep aynı söz “Hiç boşuna uğraşma, bunun tamiri kendisinden pahalıya gelir. En iyisi bunu atıp, yenisini almak.” Acaba diyorum, nesneler hakkında düşündüklerimiz, insanı duygularımızı da belirliyor olamaz...
1906 yılında Trablusgarp’ta (Libya) dünyaya geldi. Küçük yaşta öksüz kaldı. Subay olan dayısı ona sahip çıktı. İstanbul’a getirerek önce mahalle mektebine, ardından özel bir okula yerleştirdi. Dayısı Çanakkale Savaşınde şehit düşünce, Yetimler Yurduna verildi. İstanbul Muallim Mektebini bitirerek Bolu’da öğretmenliğe başladı. 1954 yılında İzmir’de öğretmenlik görevini tamamladı ve emekli oldu....
Naz ekimi, hasatı olmayan cilve: Eklemleri hurdahaş ruhumun. Sen naza çekesiye Eklemleyince sevdakeş bakışını sumrulara Göz sancılarım tutuyor, Sulu sepkenim, ibrişim boynumda Garipçeyim bir hayli Sen varken yoksan Gamzâdenim gamzende. Bugün yine tümcelerin var tonlaması buselik Tam gibi ama noksan; Oysa benim harflerim çokça savruldu kum fırtınalarında. Mavicil duruşunda durulanıyor...
Bir kitap kulübünde, yönetici bir arkadaşın etkinlik olarak açtığı payda, benim ve eminim çok kişinin üzerine hassaslandığı bir konu irdeleniyordu. Tabii olarak benim çok fazla önem verdiğim bir kavram olması dolayısı ile yorum yazdım. Ancak mensubu olduğum grupların da irdeleyebilecekleri bir kavram olur düşüncesi ile yazacağım. Zaten ben bu konuyu...