Sanıyorum bana küs, tepemdeki şu bulut.
Diyor ki; yüreğinde değilim ben, bin umut.
Ne var ise heybende, adı soyut ve somut,
Durma çıkar, hızlı at hummalı derinlere;
Dönmez hiç sana geri, çok derindir o dere.
***
Çölün adı Mecnunsa, Leylâ hicran duygusu.
Bak nedensiz kapandı, pandoranın kutusu.
Çılgın bir şelâleye, nasıl derim; zem-zem sû,
Desem, çekilir mi ki çağlaması inlere;
Tut elimden ey bulut, çek beni serinlere…
***
Karınca kararınca, taşınır mı şu yüküm?
Dağıldı mısralarım, şimdi anlamı; kem-küm.
Sormayın, deli tayı harlı harmana sürdüm.
Geri dönerse eğer, sal gitsin yarınlara,
Ben çaresiz kalayım devâsâ sorunlara.
***
Arşa yükseldi bulut, umarsız selam düştü.
Şakıyan dillerinden bir ince kelam düştü.
Dedim halimi yazam, elimden kalem düştü.
Kalsın mı ülfetimiz şimdi arsız kinlere,
Kes/sen ceza ne yazar; parçaya, yekünlere.
***
Bu bir şiir değildir, mor erik yalnızlığı.
Bir gölün dip kenarı, garip turna sazlığı.
Bana, hanlı ebemin miras kalan üzlüğü
İçindeki derdimle verilsin fırınlara;
Yarı ham kalmayayım çözümsüz sorunlara.
***
Ey saçları çözümlü, gözleri damla gölgem!
Ne söylesen haklısın, hatta desen ki; sersem.
Sözümü geri alıp, özümü sana sürsem,
Hesapsız hesaplarım, değer mi burunlara?
Kulağımı tıkadım, /vurun ha vurun/lara…
*
/bet beniz arasında/