KELEBEK DÖNGÜSÜ
SİBEL ÇELİKEL
238 SAYFA
O kadar da kolay değildir gitmek. Bu gidişlerin ruhunda çizikler bırakacağını, dönüp de bulamayacağını bulsan da bir anlamı olmayabileceğini bile bile gitmek. Arkanda bir olasılıklar bütünü, kalbinde bir yarım kalmışlık duygusu bırakıp gitmek…
Sanat Tarihi mezunu Deniz’in en büyük hayali ressam olmaktır. Bu hayalini gerçekleştirmek için Edirne’deki baba evinden ayrılıp, İstanbul’a yerleşmiş ve geçimini sağlamak içinde özel bir okulda öğretmenlik yapmaya başlamıştır. Büyükşehrin tüm zorlukları, okulda yaşadığı haksızlıklar, yorucu mesai saatleri umrunda değildir genç kadının. Kararlıdır ressam olmaya.
Yoğun çalışma temposunun yanında yüksek lisansa da devam eden Deniz’in yolu bir gün ünlü terapist Saltuk Soner ile kesişir. Yakın arkadaşı Güneş’i ziyarete gittiğinde gerçekleşen bu tanışma, bir dönüm noktası olur Deniz’in hayatında.
Hayallerinin peşinde her türlü zorluğu göze alan kahramanımızın kader çizgisinde nasıl bir rol oynayacak dersiniz Saltuk Soner?
Sayın Sibel Çelikel kaleminden bir ilk roman “Kelebek Döngüsü”. Hayallerinin peşinden büyük şehre gelen genç bir kadının içsel yolculuğuna, umutlarına, pişmanlıklarına, aşkına, seçimlerine, kararlarına, karasızlıklarına şahitlik ettim herbir satırda. Birbirinden farklı dünyaları olan Deniz ve Saltuk’un hikayeleri oldukça etkileyiciydi. Kariyeri ve aşkı arasında kalan Deniz’in yüreğinden dökülenleri samimi, akıcı bir dille kaleme almış yazarımız. Aşk, gelecek planları ve hayaller yanında aile bağları, toplum baskısı, sistem eleştirileri de bulacağınız bir kitap ve ben çok severek okudum. Tavsiyemdir. Okuyun, okutun.
Sevgili Sevtap Eken öncülüğünde, güzel bir ekiple okuduğumuz bir tanışma kitabıydı. Eşlik eden herkese teşekkürler. Ufak bir bilgi vereyim yorumu sonlandırırken. Deniz’in hikayesi devam edecek. Umarım en kısa zamanda bizlerle buluşur bu heyecanlı hikaye.
Sevgi tam olarak bitmiyor aslında. Şekil değiştiriyor galiba.
Deneyim, ancak zamanla satın alınacak kadar pahalıydı.
Ne kadar gitmek istersek isteyelim kalmamız için ısrar eden birileri olmadan sanki o gidişin de bir anlamı olmayacaktır. “Gitme, seni özlerim” diyen biri olmasında, gitmenin acımtrak zevki saklıdır sanki.
İnsan bir acı için sanat üretirken sanatın kendisi, acının kaynağından daha önemli oluyor. Üretim süreci sona erdiğinde hem kendinizi hem de acının kaynağını artık tanıyamaz halde oluyorsunuz. Çünkü tamamen değişmiş oluyorsunuz. Sanatın terapi işlevi bu olsa gerek.
Bazen tek yapabileceğimiz budur, kendinize son bir şans dilemek ve ne olursa olsun yola devam etmek…
Bir ilişkinin bitmesi için illaki büyük hatalar mı yapılması lazım? “O, beni artık anlamıyor” gayet geçerli bir sebep değil mi?
Aslında şansa çok inanmıyorum. Şans denilen şey benzerliklerin birbirini çekmesidir. Başka bir deyişle herkes layığını buluyor.
Göç ettiğin bölgenin iklimine göre kıyafetlerini değiştirirsin, ahlak kurallarını değil.
Emek verilmiş bir isyandır Rock…
LÜTFEN KİTAP OKUYALIM!!!
Arzu ORTAÖREN