Gün akşama dönmek üzereydi.. Sivas’ın en kavurucu yaz günlerinden birinde ben daha altı yaşındaydım, ablam ben ve iki arkadaşımız ip atlıyorduk. Sivas iklim olarak sert bir memleketti. Kış ayları insanı dilim dilim doğrarmışçasına ayazıyla yakarken, yazları nemden uzak iğne iğne batarcasına, kuru ve sıcak olurdu.. Yine böyle kupkuru bir...
İnsanları kırmaktan vazgeç, Gideceksin öbür dünyaya er geç, Üzme kimseyi, sev herkesi, Ölüm var, kaybetme ebediyeti. Hayrına işlerini yürütmeye devam et, Bulaşma harama, günaha, sabret, Gerçekleştir ibadetlerini her daim, Ölüm var yaptıklarına dikkat et. Sinem Şahin
Hep böyle düşündüm yolda giderken İnsanlıktan sevgi saygı beklerken Adaletin kapısından girerken Dedim ki! hakkımı almış olurum. Hakimlere bırakmışız her şeyi Hak tartan terazi bulur dengeyi Bu dünyada göremezsem sevgiyi Belki! o dünyada bulmuş olurum. Haklılığım taktir edilmez ise Doğruluk dürüstlük gözetilmezse Bana sen haklısın denmeyecekse Gül gibi zamansız solmuş...
Evleri duvarları yuvaları Betondan değil yine taştan örün Betona çevirdiniz ovaları Geri yıkında tekrar baştan örün * Atamız boşuna mı böyle yaptı Yaptığı hesap çok iyi hesaptı Şimdikiler ise bu yoldan saptı Üçten değil azizim beşten örün * En ufak bir depremde yıkılmasın İnsanların canları sıkılmasın Tarihin çizgisinden çıkılmasın Tecrübe...
Gizlice buluştuğumuz Neşe ile kahkalar attığımız Bazende hüzünlenip ağladığımız Hani yaprakların şarkısını dinlediğimiz Kuşlarıyla muhabbet ettiğimiz Tarihler attığımız Kalpler çizdiğimiz Yeminler ettiğimiz Kışın dökülen yapraklarını saydığımız Hayaller kurduğumuz Üşümemek için sarıldığımız İşte yine ben biz oradayız Seni gören gözlerim İsmini söyleyen dilim Seni seven kalbim Sana gelen ayaklarım İşte biz...