Haydi Faruk haydi Faruk Hastalığı atlatta gel Kim ne derse desin bırak El alemi çatlatta gel Onarsınlar şu çatını Boşver yatını katını Omar dayımın atını Yaylalarda otlatta gel Çıkalım Dirmil beline Kapılalım aşk seline Vuralım sazın teline Hiç acıma patlatta gel Alparslan sorarım soru Her vakit kendini koru Sakın bırakma...
Sanki aşk ağlatmak için sabırsızdı ! Bu kalbin karanlık bir odasında.. Seni bana bırakan kimdi sanki… Sonrası talihime düşen son damla.. . Usanmak bilmedi bu ayrılıklar Kaç ateş yakar ki Mevla gönülde Kül’ün kaç yağmurda ıslanır Bu akıttığın kaç son damla Göz yaşı ayrılığı ifade ederken Neydi yüreği ateşe atan...
Küçük bir çocuk gibi Gözlerinin içine bakıp Ağlayabilirim her an Sana karşı zayıfım Güçsüzüm Belkide bu benim tek hayıfım Küçük bir çocuk gibi Sevinçle koşup boynuna Atılabilirim her an Biliyorsun günahsızım Suçsuzum Belkide bu benim alın yazım Küçük bir çocuk gibi Sarılıp salya sümük Seni öpebilirim her an Öylesine yalnızım...
çok sefil kapı tokmağı çok süslü nane sohbeti taze tepelenmiş ot ciğeri çok karışık dua ekmek kuş oldu kuş ekmek oldu ölüm ölüm gelsene açlığın adıyla işte Angola açlığın adıyla analar yanlış doğuruyor açlığın adı çoçuklar… açlığın adıyla afrikalı olabilir misin tanrım açlığın adıyla bak ! gördün mü ; nefesiyle...