HASRET 92
Rasim Kavlak
…
Arslan’ın aklına Halime geldi aradı meşgûldü, tekrar aradı yine meşgûldü. Telefonu kapattı Arslan, telefonu caldı. Arayan Halime’ydi ikisi aynı anda birbirlerini aradığından dolayı hat meşgûle düşüyordu. Arslan;
– Alo efendim canım buyur, nasılsın iyimisin depremde yıkılan yerler yaralanan, ölen insanlar var mı orada, dedi. Halime;
– Üzerime çatıdan kiremit düştü, sol omuzum yaralandı ama buna şükürler olsun ki yaşıyor ve hayattayım ya başıma düşseydi. Arslanım sol yanımda zaten dermansız bir yara vardı bir yarada deprem vurdu. Güzellik salonumuzun camları kırıldı.Karşıki bina arabaların üstüne yıkıldı Allah’tan ölen olmadı bir kaç yaralı var, sizin oralarda ve sende bir şey var mı? Köyünüzün durumu nasıl sizin orada yıkılan yer var mı ?
Arslan;
– Yıkılan bir kaç ev, ölen üç kişi ama yaralılar da var. Köylü kan ağlıyor savaştan çıkmış gibiyiz be sevgilim dedi. Özünden geleni dörtlüklerle söyledi Halime’ye.
Anasız babasız yarsız,
Gel be Halimem gel diyom,
Çırpınır gönül kuşum huysuz,
Ölmeden önce ölüyom.
Can acını ben alayım,
Gel gir koynuma Halimem,
Sarmaşık gibi sarayım,
Tanrı’dan sağlık diliyom.
Her şeyin gelsede sırası,
Geçmiyor gönül yarası,
Sol yanda sevda karası,
Seni hayâlde düşte görüyom.
Bugünde akşam oldu sensiz,
Günler ıssız geceler sessiz,
Halimem tarifsiz hem eşsiz,
Yanarak mum gibi eriyom.
Bunları dinleyen Halime… (DEVAM EDECEK)