Bir masal eridi yapraklarında Şimdi zaman güzde yas tutar Lara Bir yorgun şarkı ki dudaklarimda Dinle ki sızısı hala kanıyor Şafak söktü yine gün uyanıyor Dinle kurşun değmiş yorgun sesimi Karşı sahillerde uyurken sızın Limanlardan topla benim yasımi Dışımdan içime alev iniyor İyice bak Lara deniz yanıyor Masallar da biter...
(Notlarım…) Bugün yine erken uyandım. Farklı duyguların karmaşıklığı içerisinde… Ulu Önder Atatürk’ün ölüm yıl dönümü. Her yıl olduğu gibi saygımı sunmam gerektiğini biliyordum. Saat dokuzu beş geçe, salonun ortasına durdum. Dışarıdan gelen ve acı acı öten siren seslerine kulaklarımı bıraktım. Kulaklarım sesteydi ama zihnim geçmişe yolculuğa çıktı, buğulu gözlerimi kapattım....
Senin yerin kuzeyin hüzün kalbi Güneşin arka yüzü vurur ötelerine Karanlıklar çatlar kıskançlığından Er yada geç köpürür kuzey yanın Güney yanına atılan kulaçlardan Seni anlatıyorum kendime şehri Sinop Baharda geçecek Köylerinde yeşillikler sararacak Ve bir çocuk gözünde yaş akacak Bahçede beli bükük ölmüş analar Alın teri toprağa düşen yiğit babalar...
Her yazar kendisine verilen sayfada öykü yazacaktır. Her yazar serbest konu olarak öykü türünde yazacaktır. Her yazara verilen sayfa sayısı en fazla (1250 kelimeyi aşmayacak) toplam 5 (A5) sayfasıdır. Ayrıca her yazarın (en fazla 250 kelime 1 A5 Sayfasında) özgeçmişleri ve dileyenlerin 1 adet fotoğrafları (Fotoğraflar fon boş şekilde olması)...
Bir sessizlikte karşılaştım kendimle, Ne bir aynada ne de kalabalığın içinde… Ruhumun en suskun köşesinden Adımı fısıldadı içimde bir kadın: “Unutma, sen sadece bir isim değilsin… Sen yaşanmışlığın kendisisin.” *** Toprağa benzeyen sabrımla Bir bahar gibi bekledim bazı mevsimleri. Bir kır çiçeği gibi zarif, Ama kökleri dağları yaran inatla… ***...