Çocukluğun Kaderi
Erdal Turna
…
Kıyısından köşesinden çocukluğunu bu zaman diliminde idrak edenler bir acı kaderi, bir onulmaz kederi, çığlık çığlığa günleri miras olarak devraldılar.
“Anneciğim büyüyorum ben şimdi
Büyüyor göllerde kamış
Fakat değnekten atım nerde
Kardeşim su versin ona susamış.”
(Fazıl Hüsnü Dağlarca)
Uzay, bilim, teknoloji, sinerji, internet, Corona, yapay zeka… Hepsini bir kenara bırakın. İnsanlığın, bu zaman dilimindeki yürek parçalayan, perişan halini seyre koyulun. Önce maruz kalanların farkına varın ki, sebep olanların zulmünü daha net görebilesiniz.
Bu günler, tarihin suratında kirli bir şamar gibi şaklayacak. Ve kızarıklıklarında resmedilmiş insan çığlıkları, aç, sefil, yorgun bedenler, tedirgin, korkulu, ümitsiz, nasipsiz çehreler ve de mahzun, kederli, gözü yaşlı, zoraki gülüşler takınmış çocuk suretleriyle iz bırakacak.
(…)
“Soralım kendimize bazen
Layık mıyız çocuklarımıza?”
-Ataol Behramoğlu