Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
İstanbul
Az Bulutlu
14°C
İstanbul
14°C
Az Bulutlu
Cuma Hafif Yağmurlu
10°C
Cumartesi Parçalı Bulutlu
12°C
Pazar Hafif Yağmurlu
11°C
Pazartesi Hafif Yağmurlu
12°C

CEZAEVİNDE YAŞANAN İNSANLIK DERSİ

CEZAEVİNDE YAŞANAN İNSANLIK DERSİ
23 Ocak 2025 11:58
9
A+
A-

AŞK YAZARI MUSTAFA ÇİFCİ

CEZAEVİNDE YAŞANAN İNSANLIK DERSİ

Türk Şairi Nazım Hikmet Bursa Cezaevi’nde yatmaktadır.

Dönemin Adalet Bakanlığı’ndan bir müfettiş cezaevini teftişe gelir.

Müfettiş birkaç günlük bir denetimden sonra, hapishane müdürünün odasında otururken müdüre;

“-Nazım da buradaymış. Çağır da görelim, nasıl biriymiş” der.

Hapishane müdürü talimat verir, Nazım’ı müdürün odasına getirirler.

Müfettiş, hapishane müdürünün koltuğuna oturmuş, kapıdan giren Nazım’ı tepeden tırnağa süzer ve;

“-Demek Nazım Hikmet sensin?” der.

Nazım ayakta durmaktadır.

Oturması için kendisine bir yer gösterilmemiştir.

Bazı şeyler sorar müfettiş, Nazım ayakta yanıtlar.

Ve müfettiş Nazım’a şımarık bir tavırla;

“Bana bak Nazım. Sen sadece sıradan bir mahkûmsun, haddini bil ve ona göre davran”, der.

Nazım tam kapıdan çıkarken durur, müfettişe dönerek;

“-Ömer Hayyam adını duydunuz mu?” diye sorar.

Müfettiş anında yanıtlar; “-Kim bilmez ki, Hayyam’ı kim tanımaz ki?” der.

Nazım konuşmasını sürdürür;

“-Hayyam zamanında İran Hükümdarı kimdi, bilir misiniz?”

Müfettiş şaşkındır.

Nazım’ın ne yapmaya çalıştığını anlayamamıştır.

Nazım aynı ciddiyetle konuşmasını sürdürür; “Görüyorsunuz, bir sanatçıyı anımsadınız ama hükümdarı anımsamadınız. Yıllar sonra beni Dünya anımsayacak ama dönemin Adalet Bakanı’nı ve sizi kimse anımsamayacak” der ve müfettişin yanıtını beklemeden çıkar. 

*

Oturduğunuz mevki makam çok değerli olabilir,

Büyük şirket veya şirketlerin sahibi de olabilirsiniz

Yüzlerce insana hükmünüz geçebilir,

Sizden çekinenler, korkanlar, elinizi eteğinizi öpenleriniz de çok olabilir,

Yaşamınızı bolluk ve zenginlik içinde geçiriyor olabilirsiniz…

Ya sonrası!

Sonrası yok!

Sonrası bir mezarda adınız bile kalmayacak…

*

Kim olursan ol!

Hangi masa da oturursan otur!

Neyi yönetirsen yönet!

İster kral ol!

İster padişah!

İster vali!

Sonunda tarihte unutulan birisi olacaksın!

*

Devletçilik adlı eserini Platon(*1) kaç yıl önce yazmış?

Dünya’nın ilk tıp hekimliği hangi tarihte kurulmuş? (*2)

Modern tıbbın babası kabul edilen, kanın taşıyıcı bir özelliği olduğunu ortaya çıkaran, şeker hastalığını idrardan tespit eden, dâhili operasyonları ilk defa narkozla yapan, Kitabü’ş-Şifa (İyileşme Kitabı) ile El-Kanun fi’t-Tıb’dır (Tıbbın Kanunu) eserleri 700 yıl boyunca ders kitabı olarak okutulan hekim kimdir? (*4)

Bu tür isimleri tüm Dünya tanır.

Tanır çünkü insanlığın geneline hizmet etmişlerdir.

İnsanlığın yaşamına etki eden her yenilik yaşam sürdüğü sürece tanınmaya devam edecektir.

Yazan tanınır, insanlığa hizmet edenler tanınır, bilgi tanınır.

Şöyle de sorabiliriz; binlerce yıldır hangi siyasetçi ya da yönetici yazabilmiş bir yönetici kitabını?

Milyonlarca hekimden hangisi sağlığa dair yeni bir buluş yapıp da tüm insanlığa sunabilmiş?

Hiç kimse!

Bilen sadece işin uzmanları biliyor..

Yazabilen, kâğıda dökebilen sadece zamanın filozofu olmuş, yazarı olmuş, bilgin insanı olmuş.

Bu konu da akla ilk gelen bizim kurucu baş liderimiz Ulu Önder Atatürk’te kitaplar yazmıştır(*3).

*

Tüm bunları geçelim; liseyi bitiren bir kişi okullarda öğrenebilmiş mi, bir günde ne kadar protein alması gerektiğini, hangi meyveden kaç adet yemesi gerektiğini…

Beslenme uzmanlarında bulunan bilmem hangi sebze meyvenin bir diliminde bulunan kalori hesabını kim biliyor?

Kimseye faydası olmayan bir uğraş gibi gelmiştir hep bana…

Basit bilgiler olursa toplumun geneli anlar faydalı olur; örneğin, günde bir yumurta, iki elma, bir yeşilbiber gibi olsa hepimiz anlarız…

Ekonomi sunumları da böyle karmaşıktır; ihracat kalemlerimiz şu kadar arttı derken ithalat rakamları genelde verilmez.

Oysa ne olmalıdır?

Bu yıl içinde şu kadar ton patates, şeker biz üretemedik şu ülkelerden satın aldık.

Şu ürünleri sattık, diye olsa toplumdaki herkes anlar.

Bu bilgileri kimler biliyor?

*

Ben her zaman siyasilerle fotoğraf çektirme yarışında olanları eleştirmişimdir.

İnsanlar siyasi yöneticilerle aynı karede bulunup paylaşınca kendi iç dünyalarına iyi geliyor sanırım.

“Bak ben kimleri tanıyorum” hesabı gibi…

*

Demek istediğim aslında fotoğraf filan değil, bir fotoğrafla bir şey olmaz elbette…

Hiç kimse bir görsel ile büyümez de, küçülmez de..

Demek istediğim aslında şudur: Kendine değer ver! Kendine yatırım yap.

Kendine değer katanlara sen daha fazla değer kat,

Boş ver o koltuk sahiplerinin peşinden koşmaya…

Öte yandan,

O koltuk orada bulunması için resmi olarak belli edilmiştir.

Yani birisi mutlaka oturacaktır.

İsimler sadece o koltuğu belli bir süreliğine dolduran kişilerdir.

Önemli olan o koltuklarda oturanların görevlerini olması gerektiği doğrulukta yapmalarıdır.

Ne az, ne de fazla olarak değil…

*

Elbette hiç kimseden bir sanatkâr, bir yazar ve bir sanatçı olması beklenmez.

Ama şu beklenir:

Doğru insan ol, nasıl yaşarsan yaşa ama toplumda göğsünü gere gere açık alnınla, kızarmayan yüzünle dimdik yürü.

Merak et.

Oku, araştır.

İnsanlığa hizmetleri olanları öğren. Öğrendiklerini sen de başkalarına öğret.

Bir kitaplığa, kütüphaneye git, oradaki kitapları ellerinle dokun, hisset, sev, kalbinden o yazarlara bir selam gönder. Onlara saygı duy, teşekkür et. Bu davranışın seni iç dünyanda yüceltir. Ben öyle yapıyorum.

Kendini geliştir, zamanın sınırlı, bunu unutma, sınırlı süreni boşa geçirme.

Aynaya baktığında gördüğünü sev en çok.

Böyle olduğunda en değerli, en güzel insan sen olursun.

Ve sen buna layıksın…

Boş yere kızgınlıklarla, kırmış ve kırılmış bir kalple yaşama.

Fındıkkabuğunu doldurmayan şeylerle dargınlık gütme…

Gün gelecek her şey değişecek, bugün önemli olan yarın sıradan hale gelecek.

*

Sahiden siz biliyor musun?

Hayyam zamanının valisi, bakanı, müdürü, zengini kimdi? (*5)

İki, üç kuşak öncesi ataların kimlerdi, nasıl yaşıyorlardı?

Kim biliyor ki! 

Dip notlar:

(*1) Yunan filozofu ve bilgesi Platon (MÖ 427-347) Sokrates‘in sağlıklı ve mutlu bir toplum hayatı için düşündüğü devlet modelini anlatan Platon‘un bir eseridir. Günümüzdeki devlet felsefesi üzerinde temel kaynaklardan biri olması açısından önemlidir. Aynı zamanda mutluluk felsefesi üzerine yazılmış bir metindir. Eserde Platon’un hocası olan Sokrates’in konuşmaları yer almaktadır. Platon, “Devlet” adlı eserinde ideal devletin nasıl olacağını belirtmiştir. Bu devlette insanlar üç sınıfa bölünmüştür; Çalışanlar (işçilerçiftçilerzanaatkarlar), bekçiler (askerler) ve yöneticiler. İşçi sınıfı çalışıp üretimde bulunarak devletin maddi ihtiyaçlarını karşılar. Bekçiler sınıfı toplum içinde güvenliği ve dışarıya karşı devletin varlığını savunur. Yöneticiler sınıfı ise devleti yönetir. Bu toplumda her sınıfın bir erdemi vardır. İşçi sınıfının erdemi kanaatkâr olmak, bekçi sınıfının erdemi cesaret, yöneticilerin erdemi ise bilgeliktir. Ayrıca bu toplumda kadın-erkek eşitliği mevcuttur. Platon’un açtığı bu ütopik devlet anlayışı yolu, gelecekte hem Doğu hem de Batı felsefelerinde temsilciler bulmuştur. Doğu felsefesinde böyle ütopik bir devlet anlayışını Fârâbî’de görülür.

Kaynak: www. wikipedia.org/Devlet_(Platon)

(*2) Dünyanın ilk tıp doktoru, Hipokrat‘tır. Yunan filozof ve bilim insanı Hipokrat, modern tıbbın temelini oluşturmuştur. MÖ 460- 377 civarında Kos’ta doğan Hipokrat, aynı zamanda tarihte ilk tıp fakültesini kuran kişidir. Tüm dünyada doktorların ortak olarak paylaştığı bir değer olan Hipokrat Yemini, günümüzden 2 bin 500 yıl önce, modern tıbbın kurucusu olarak bilinen Hipokrat tarafından yazılmıştır. Eski Antik Yunan’da doktorlar tıp tanrısı olarak kabul edilen Asklepios adına yemin ederlermiş. 

(*3)Atatürk’ün Yazdığı Kitaplar

1-        Tâbiye Meselesinin Halli ve Emirlerin Sureti Tahririne Dair Nesayih

2-       Takımın Muharebe Talimi (Almancadan çeviri – 1908)

3-       Cumalı Ordugâhı – Süvari: Bölük, Alay, Liva Talim ve Manevraları (1909)

4-       Tâbiye ve Tatbikat Seyahati (1911)

5-       Bölüğün Muharebe Talimi (Almancadan çeviri – 1912)

6-      Zabit ve Kumandan ile Hasbihal (1918)

7-       Nutuk (1927)

8-      Vatandaş İçin Medeni Bilgiler (Manevi kızı Afet İnan adıyla yayımlandı) (1930)

9-      Geometri (1937)

10-    Güneş-Dil Teorisi: Ulus Dil Yazıları-Etimoloji Morfoloji ve Fonetik Bakımından Türk Dili 1935

11-     Anafartalar Muharebatına Ait Tarihçe

12-    Sivas Kongresi Günleri

 (*4)  İbn Sînâ veya Ebu Ali Sînâ ya da Batılıların söyleyişiyle Avicenna, döneminin en önemli doktorlarından, astronomlarından, düşünürlerinden, yazarlarından ve bilginlerinden biri olarak kabul edilen Fars polimat ve “polimerik erken tıbbın babası” olarak bilinen tabiptir. Doğum: MS 980, Afshona, ÖzbekistanÖlüm tarihi ve yeri: 22 Haziran 1037, İbn-i Sina Mozolesi, Hamedan, İran

(*5) Gıyaseddin Ebu’l-Feth Ömer ibni İbrahim Nişaburi, yaygın olarak bilinen ismiyle Ömer Hayyam, Pers polimat, matematikçi, astronom, tarihçi, filozof ve şairdi. Selçuklu İmparatorluğu’nun ilk başkenti olan Nişabur’da doğdu. Birinci Haçlı Seferi sırasında Selçuklu hanedanının yönetimiyle çağdaştı. Doğum: 18 Mayıs 1048, Nişabur, İranÖlüm tarihi ve yeri: 4 Aralık 1131, Nişabur, İran

www.wikipedia.org.

[Aşk Yazarı Mustafa Çifci®- İstanbul, Mayıs, 2024]

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.