Bir gün gelecek utanmayacaksın benden;
Anladığın an,
Ben diye bir şey olmadığını
Ve seni sevme onuruyla ansızın,
Zümrüt ışıltılar eşliğinde,
Tüy döküşünü bulutların.
Kalansız nasıl bölünür iki can,
Sana gelmek için çıldırırcasına ,
Kaç çift kundura eskitir havai adımlar,
Gösterecek berceste mısralar.
Dibacesi sen olacaksın yazılmışlıkların…
***
Bir an gelecek,
Elemkeş kuşlar atacak kisvesni
Sevinçle, narin
Kontrolsüz uçacak belki içinde.
Kararacak ışıkları tüm yerleşkelerin.
Bir tek aşık gözlerin yanıp yanıp sönecek.
Adına kurulacak panayırlar..
Gülüşün gök müzesinde
Sergilenecek baş yapıt diye
Sonsuza değin.
Gönül emekçileri şantiyelerde,
Ateş yakıp alkışlayacak kutlu sevdamı.
Baş ağrısı lokavtlarla restleşecek sloganlar,
Soda ve gripin..
Bir bit yeniği sezse de yarasalar,
Cirit atacak ulu orta,
Hazinlik girdabından kurtulan,
Aşkperest mutluluklar.
Tutuşan iki el,
Tutuşturup tutuşturup alemi
Şavkacak kristal kürelerde.
Bulunacak tabiplerce
Kalpten kalbe his nakli.
Bilecek ki her canlı,
Dünya sadece,
Mensup olduğun bu esrikçe
Kalp ile nabız kadar
Değerli ve manidar.
Sonrası mı:
Bülten ve manşet..
Sürklase matem;
Kıvranıp duracak seni yazma uğruna
Bir abajur altında ,
Titreyen kalem.
Nadide bir şark tuluatı,
İki direk arası,
Her repliği muhteşem.
***
Oysa kös dinleyen sumrular
Henüz çıkmadı ortaya.
Dansingler kapalı,
Kemankeşler uykuda,
Yasak hâlâ aşkçıl dalgalanmalar..
Fakat girmeli yine de istatistiklere,
Gül ile bülbülün,
Ayağı yerden kesik kaç kez
Tutkuyla dans ettiği.
Rüzgarın en güzel,
İçimizde estiği.
***
Gerek yok, dök kımızı
Bir elma, bir nar..
Tam kırmızı.
Demem o ki sevdiceğim,
Hayat dediğin nedir ki,
Topu topu aşk kadar:
Bir şarkı , bir şiir , tek ses
Nefesimi kessen de
Sensin bana tek nefes.
YUSUF GÖKBAKAN