Üşüyordu ağacın kökü,
Tekzip edemediğim tek şeydin,
Üşüyordum, kırgındım .
Tüylerini kabarttı üşüyen saka,
Rölyef bir bir işleme sanki..
Kalkıktı samur yaka,
Sığınmak istercesineydi tüm şehir, mantosuna.
Tam zamanında içilen sigara gibi,
Belirdi çokgen barok hayalin;
Isındım.
Hıncahınç güvercin doldu bakışlarıma,
Tamı tamına aşkperestim.
Milyatska nehri kadar,
Acılı ve incinmişse de yüreğim.
Kovarcasına sevdin sen hep beni,
Minyon bir mahçupluk bölerdi ikiye,
İçimdeki hasadı şivekâr.
Afallatan hamlelerin sinmişti ritmiyle yağmuruma.
Sonra ,
Aniden başlayan kar,
Süsler gibiydi bir katedrali.
Ama kardı yine;
Büyüler ama üşütürdü .
Eriha yetişmese imdada,
Belirmese Nannar,
İçimdeki her damar çürürdü.
Ve ben koca bir şehirde,
Haylaz bir otobanı bölen
Bir refüjün ortasına diz çökerek,
Taş çıkarırcasına kara,
Özleminle yağardım bembeyaz.
Korna sesleri dönüşürdü çığlığa ,
Sarsıntılı bellek…
Umardım yine de az biraz,
Gülüşünden imtiyaz,
Araba camlarını şefkatle okşayan,
Sileceklere imrenerek.