“””
“Bir kitap yürekten gelmişse, ancak o zaman başka yüreklere ulaşabilir.”
Çoğu insanımız, hayatı sadece yiyip, içip, uyumaktan ibaret zannediyor. Hatta var oluşun anlamını biraz daha ileri götürerek Ziya Paşa diliyle bakın nasıl özetliyor: “İç bade güzel sev var ise akl ü şuurun/ Dünya var imiş, yâ ki yok olmuş ne umurun…” Attila ilhan her ne kadar, ‘Tarz-ı Kadim’ şiirinde: “Ayıptır Efendim, ayıptır bu zamanda” dese de bu söz için yine de devrin insanı günde iki kez bu sözü tekrarlamaktan geri durmuyor…
Bu dünya üzerindeki yerimizin sorgulanması noktası önemlidir. Bunun için de, burada asıl olan insanın kendisini tanımasıdır diyebiliriz. Bu tanıma işi de ancak kitap okumakla olur. Kitap okurken insanın beyni çeşitli evrelerden geçer. Beyin tekâmülü dediğimiz bu evrede ise artık, bir kitabı okumadan önceki insan ile okuduktan sonraki insan aynı insan değildir. Ama çoğu kez bizler bu farkın farkında bile olamıyoruz ne yazık ki…
Suut Kemal Yetkin ne diyordu kitaplar hakkında: “Kitaplar uygar her insanın günlük ekmeği, ruhun gıdasıdır…” Kitaplar bizim biz olmamızı sağlar, benliğimizi oluşturur. Okuduğumuz kitaplarla sanki yeryüzünde yeniden şekillenir muazzam bir yapıya bürünürüz. Ve bu muazzam yapıyı gören Şeyh Galip alır eline divitini ve şöyle seslenir Şaire/yazara:
“Hoşça bak zâtına kim zübde-i âlemsin sen
Merdüm-i dîde-i ekvân olan âdemsin sen…”