İstiklal Caddesi, o sabah da bildiğimiz gibiydi. Kalabalık, aceleci ve şaşırtıcı biçimde yalnız. Herkes bir yere yetişiyor gibiydi ama kimse bir yere varmıyordu sanki. Taş kaldırımlar soğuktu, gökyüzü bulutlarıyla yüzünü buruşturmuştu. Tramvay gecikmişti biraz. Normalde birkaç dakika bile sürse gecikme, İstanbullu’nun sabrı da sokağa serilir. Kadınlar çantasını karıştırır, çocuklar...