“Tüm zamanlar”ın en büyük ve en etkili film yönetmenlerinden biri olarak kabul edilen, “yavaş ve şiirsel sinema”nın önde gelen temsilcilerinden olan Sovyet-Rus film yönetmeni, senarist ve film kuramcısı Andrei Tarkovsky (1932-1986) “Nostalji(Nostalghia)-1983: Bir Delinin Haykırışı”nda şöyle der:
“İçimde hangi atam konuşuyor? Hem bedenimde hem de aklımda aynı anda yaşayamam! Bu yüzden ‘TEK KİŞİ’ olamıyorum. Kendimi eşzamanlı olarak tamamlanmamış bir sürü şeyden menkul hissedebiliyorum. Çağımızın gerçek hastalığı, artık ‘BÜYÜK USTA’ların olmayışıdır. ‘KALPLERİMİZE GİDEN YOLLAR GÖLGELERLE KAPLANMIŞ’; yararsız görünen seslere kulak vermeliyiz; meşgul kafalardan, uzun kanalizasyon borularından, okul duvarlarından içeri böceklerin vızıltıları girmesine gereksinim var. Her birimizin gözlerini ve kulaklarını büyük bir rüyanın başlangıcı olan şeylerle dolmasına gereksinim var. Birisi piramitleri inşa edeceğimizi haykırmalı. Yapmamamızın bir önemi yok! O isteği beslemek gerek… Ve ‘RUHUN KÖŞELERİNİ UÇSUZ BUCAKSIZ BİR ÇARŞAF GİBİ ESNETMELİYİZ; DÜNYANIN İLERLEME-SİNİ İSTİYORSANIZ, EL ELE VERMELİYİZ!’ Sözüm ona sağlıklıları, sözüm ona hastalarla karıştırmalıyız. Siz, sağlıklı olanlar, sağlığınız ne anlama gelir? ‘İNSANOĞLUNUN BÜTÜN GÖZLERİ, İÇİNE DALDIĞIMIZ KOCAMAN ÇUKURA BAKIYOR!’ Özgürlük faydasızdır; eğer yüzümüze bakmaya, bizimle yemeye, bizimle içmeye, bizimle uyumaya cesaretiniz yoksa…! ‘DÜNYAYI YIKIMIN EŞİĞİNE GETİRENLER, SÖZÜM ONA SAĞLIKLI OLANLARDIR!’ (…) İnsanoğlu dinle! Senin içinde su, ateş ve sonra kül ve külün içindeki kemikler…! Kemikler ve küller…! Gerçekliğin içinde veya hayalimde değilken, ben neredeyim? İşte yeni anlaşmam: Geceleri güneşli olmalı, Ağustos da karlı… Büyük şeyler sona erer, küçük şeyler bâkî kalır. Toplum böylesine parçalanmaktansa yeniden bir araya gelmeli. ‘SADECE DOĞAYA BAK, YAŞAMIN NE KADAR BASİT OLDUĞUNU GÖRECEKSİN: BİR ZAMANLAR OLDUĞUMUZ YERE DÖNMELİYİZ, YANLIŞ TARAFA DÖNDÜĞÜMÜZ NOKTAYA… YAŞAMIN ANA TEMELLERİNE GERİ DÖNMELİYİZ; SULARI KİRLETMEDEN…!’ ‘DELİ BİR ADAM, SİZE KENDİNİZDEN UTANMANIZI SÖYLÜYORSA; NE BİÇİM BİR DÜNYADIR BURASI…!?’ Ahh anne! Başının etrafında dolaşan ve sen güldükçe berraklaşan o hafif şey [meğer (z.c.)] havaymış!”(37)
[https://www.youtube.com/watch?v=7OvVksAfo5s.]
“Halkevleri(Samsun)”, “Çocuk Haklarını Koruma Derneği(Ankara)”, “Edebiyatçılar Derneği(Ankara)”, “Türkiye Ortadoğu Forumu Vakfı(Ankara)”, “Uluslararası Af Örgütü (Londra)”, “Gazetecileri Koruma Komitesi(New York)” ve “Uluslararası Sanatçılar Derneği(Stutgart)” üyesi olan ve ilk kitabı “İnsan Hakları Tarihi” adıyla 1996 yılında yayımlanmış; araştırma-inceleme, roman, deneme ve kısa öykü türlerinde toplam 16 kitabı bulunan Çerkes(her ne kadar “çerkez” şeklinde yanlış ve yaygın kullanılsa da) asıllı Türk yazar Erol Anar (1965-…), “Hayatımda öğrendiğim en önemli derslerden birisi de şudur” diyerek bir itirafta bulunmuştu:
“Eğer bir kişi, kurum, çevre, grup… ‘Tek Ve Mutlak Bir Gerçek Ve Hakikat’ olduğuna inanıyorsa ve onu da, kendi avucunda tuttuğunu düşünüyorsa, oradan hemen uzaklaş! Çünkü onlara vereceğin zaman boşa geçmiş zamandır. Öyle bir kişi, grup, kurum, çevre… fırsat bulduğu anda kendi gerçek ve hakikatini herkese dayatacaktır; hem de genellikle şiddet yoluyla…! Çünkü gerçek ve hakikati kendi avucunda tuttuğunu düşündüğünden kendini öyle bir yere koyacaktır kaçınılmaz olarak; toplumu aydınlatma, toplum mühendisliği yapma görevi verecektir kendisine…! Aslında bırakın toplumu aydınlatmayı, kendileri bile aydınlanmış değillerdir. Bu hakikatin farkında da değillerdir.”(38)
(DEVAM EDECEK)