Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
İstanbul
Yağmurlu
18°C
İstanbul
18°C
Yağmurlu
Cumartesi Az Bulutlu
9°C
Pazar Az Bulutlu
10°C
Pazartesi Hafif Yağmurlu
9°C
Salı Parçalı Bulutlu
12°C

YAZMAK TEK ÇAREM

YAZMAK TEK ÇAREM
23 Temmuz 2022 22:57
389
A+
A-

Evet, düşündüm ve yaşayarak yazdım. Çünkü hayatımı bir kalem ile bir beyaz yaprağa sığdıracak kadar bir yaşam buldum. Bir kalem, bir beyaz sayfa ilk defa olarak hayatımı yazmaya razı oluyordu. Bu benim için bir kurtuluş idi. Kurtuluş için beyaz bir gemiyle bilmediğimiz limanlara yelken açarak bir başlangıç yaptık. Kalem ve kağıtla hayata atıldık. Çünkü kalemi tanıdıktan sonra yaşamaya başlamıştım. Bu yıllarca gelişen ve kökleşen bir sevgiydi. Hayatımız kalem ile daima güzel miydi? Hayır. Kalemin de mevsimleri vardı. Yazı, kışı ve iki baharı… Bazen hayatımızı kışa ve bazen de yaza koyardık. Yazına ve baharına sadece kalemle koşabiliyor idik. Ama kalem ile yazına ve baharına koşarken bazen eteklerimiz dikenlere takılıyordu. Bu da bizim hayatın kışı oluyordu. Kıştan kurtulmak için “Sürgün” adlı romanımdaki öğretmen Akif’i okuyucularıma hatırlatırken, acaba yazı yazan yazarlar gibi kabul görür müyüm? Zavallı bendeniz, şehvet ve isteklerimle ürpererek okuyucularıma uzanıyorum ama hep elimde kış kalıyor… . Ben de sunduğum şerbet ile kabullenmediğimi düşünüyorum. Ne yazık ki herkesin istediği şerbeti sunamadığım için okuyucularım hep sessiz… Yazdıklarımı avazım çıktığı kadar bağırıp, çağırayım ama yine de salı pazarındaki işportacı satıcıdan farkım yok… Açıkçası birikim ve yüklenen düşüncelerle salı pazarındaki bir işportacı kekeçten farksızım. Belki beynelmilel olmak için tek şansım dehalara sarılmaktır. Çünkü dehaların varlığı ebedi fetheden şöhretlerin çoğunu emzirmiş… Ancak onlar sayesinde kelimelerin içi mevsimlerin farklı meyveleriyle dolu olacak… Kelimelerde yaz mevsiminin meyveleri, göğsümde meyve dolu dalların ağırlıkları… Evet, dahi olanlardan kazanıp da dinlenmemiş meyve dolu farklı hikayelerim… Hikayeler; dehalardan kazandığımı ile dostlarıma yazı yazmak… Hayran olduğum dahi olanlar zaten yazıyla ve kışıyla benimle diyalog içinde… Ve bu diyalog ile nihayet yazı yazmaktan koparmayanların düşünce dolu vagonlarına atladım. Bu vagonlarda dostlar az ama öz… Bu trenin vagonlarındaki az olan dostlar bana dediler ki; ne kadar çok düşmanının varsa o kadar büyüksünüz. Ben de kendimi onunla kandırırken, mevsimleri süsleyen yazıları yazabiliyor olacağım…

Ibrahim Ayğırcı

ETİKETLER: , , ,
Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.