

Kilitli kapıların ardında
ne zamandır bekliyorsun?
Gözlerinde birikmiş hüzün,
dudaklarında yarım kalmış bir tebessüm.
Oysa gökyüzü aynı, güneş yine aynı renkte.
Sadece sen,
eski bir fotoğraftan fırlamış gibi
donuk ve sessiz.
Aç pencereni.
O kalın, o ağır perdeni çek.
Gör bak, şehir hala nefes alıyor,
ve rüzgar, biliyor musun,
sana benden bir şeyler taşıyor.
Bu, sıradan bir rüzgar değil;
bu, beklediğin o sevda yeli.
Saçlarını dağıtan,
kulağına fısıldayan bir meltem.
Sana unuttuğun o eski şarkının nakaratını,
ilk karşılaşmanın telaşını,
elinin sıcaklığını getiriyor.
Korkma.
Bırak odanın tozlu havası dağılsın.
Bırak, soğuk camlara yapışan yalnızlığın
sıcak bir dokunuşla erisin.
Pencereni sonuna kadar aç.
Bırak o yel, kalbine dokunsun.
Derin bir nefes al.
Kokla onu.
O yelde, kırık dökük anılar değil,
yepyeni bir başlangıcın kokusu var.
Bir deniz kenarının tuzlu esintisi,
bir bahar yağmurunun arınmışlığı.
Evet, şimdi.
İşte o an.
O yel seni buldu.
Şimdi hisset.
Kapalı kalan her ne varsa içinde,
o yel onu alıp götürecek.
Geriye sadece çıplak ve titrek bir umut kalacak,
ve o umut,
yeniden sevmeye başlayacak.
Ali Erdin