CUMHURİYETÇİLİK, ULUSAL EGEMENLİK VE BİRLİK
HANRİ BENAZUS
72 SAYFA
Birçok acı tecrübeyi yaşayan milletin, bundan sonra egemenliğini bir kişiye vermesi kesinlikle mümkün olmayacaktır. Milletimiz, hiç kimsenin iznine gerek görmeden ve müsaade etmeyenlere karşı isyan ederek, ulusal egemenliğini almış ve öylece kullanmıştır. Ulusal egemenlik öyle bir nurdur ki onun karşısında zincirler erir, taç ve tahtlar yanar, yok olur. Milletlerin esirliği üzerine kurulmuş müesseseler her tarafta yıkılmaya mahkumdur.
Mustafa Kemal ATATÜRK
Cumhuriyet Bayramı’mızı onurla, gururla kutlamamıza sayılı günler kala çok değerli bir isimden, sayın Hanri Benazus kaleminden Atatürk’ün yorumlarıyla harmanlanmış bir Cumhuriyet kitabı okumak istedim. Kitabın ana çizgilerini Cumhuriyetin anlamı, önemi, demokrasi ve milli egemenliğe en uygun yönetim şekli oluşu ve bu yolda atılan adımlar oluşturuyor.
Atatürk devrimlerinin en önemlisi ve başı olan Cumhuriyetin yanı sıra Ankara’nın başkent oluşu, 23 Nisan’ın nasıl çocuklara armağan edildiği konuları da yer alıyor bu özel eserde. Elbette tüm bunların yanında yıkılmak üzere olan bir imparatorluğun son çırpınışları olarak güçlü bir devletin himayesi ve mandası olmayı düşünen sözde “aydınlar”dan da bahsetmiş sayın Benazus. Erzurum Kongresi sırasında özellikle “Amerikan mandasını” savunan ve bu yönde hareket edilmesine yönelik yazılan bir mektup, Atatürk’ün bu mektuba karşılık “Amerikan mandası diye çırpınanlar, düşman işgali altında bulunan bu ülkeye ve bize inanmayanlardır” sözü çok önemli. Bu değerli bilgiler Büyük Millet Meclisi tutanakları ve Atatürk’ün sözleri ile daha da anlamlı hale gelmiş.
Tanımayanlar için kısaca sayın Hanri Benazus’tan bahsetmek isterim. Ne yazık ki bu yılın 15 Ocak tarihinde kaybettik bu değerli insanı. 27 Mart 1930 İzmir doğumlu yazar ve iş insanıydı. Mustafa Kemal Atatürk ve hakkında yazdığı kitaplar ve binlerce fotoğraftan oluşan Atatürk fotoğrafları koleksiyonuyla tanınıyordu. İzmir’in işgali sırasında Basmane Garı’nda kâtiplik yaparken, işgal kuvvetlerine dair bilgileri cepheye aktaran gizli Kuvâ-yi Milliyeci İsak Benazus’un oğludur. İki kez imza etkinliklerinde biraraya gelme şansına eriştiğim özel bir insandı. Bu vesile ile saygıyla anmak istiyorum yeniden. Işıklar içinde uyusun dilerim Atatürk ile tanışma şansına sahip olduğunu her fırsatta büyük bir gurur ile anlatan bu güzel insana sonsuz sevgiyle diyerek kısa ama dopdolu kitaptan alıntılar eklemek istiyorum.
Hepimiz kabul ederiz ki Atatürk dahi bir asker, yüksek bir siyaset adamı, yenilikçi bir devlet kurucusu, saygın bir devrimci, büyük bir düşünür, gerçekçi ve tutarlı bir uygulayıcıdır. Atatürk’ün yaşamında, cumhuriyet ve demokrasi düşüncelerinin biçimlendirilmesinde, yetiştiği dönemin koşul ve bunalımları ile okuduğu yayınlarla elde ettiği bilgi birikiminin ve yaptığı gözlemlerin etkisi büyüktür.
Atatürk’e göre, ulusal irade ve ulusal egemenlik, anayasanın güvencesi altında olmalıdır. Doğaldır ki temel hak ve özgürlükler, anayasanın sözüne ve ruhuna uygun olarak, ancak yasalarla sınırlanabilir. Yasalar, hangi nedenle olursa olsun, bu hakların özüne dokunamaz.
İstanbul ve Anadolu’da bu kişiler arasında manda ve himaye tartışmaları yapılırken, Mustafa Kemal Paşa, mandacılık anlayışlarını tümden reddederek en küçük bir bağımlılık ilişkisini bile onaylamıyor; “Türk ulusu ya kendi kendini kurtaracak ya da yok olacaktır” diyordu.
Mustafa Kemal Paşa, “Demokrasi benim karakterimdir” sözleriyle ulusal egemenliğe verdiği önemi vurgulamıştır.
Kendilerine milletimizin kaderi emanet edilmiş insanlar, meclis, cumhurbaşkanı ve hükumet bilmelidir ki kendilerini iktidara ve yetkili makamlara getiren irade ve egemenliğin sahibi, Türk milletidir. İktidar mevkiine saltanat sürmek için değil, millete hizmet için getirilmişlerdir. Milletin kudretini yalnız ve ancak yine milletin hakiki ve sağlanabilir çıkarları yolunda kullanmakla yükümlüdürler.
Mustafa Kemal ATATÜRK
Atatürk isteseydi kendini Padişah Vahdettin’in yerine koyup padişahlığını ilan etmez miydi?
Atatürk isteseydi, padişahlığın yanı sıra halifeliği de uhdesine alamaz mıydı?
Atatürk isteseydi, Türkiye Büyük Millet Meclisini kurma gereği duymadan yalnız kendi düşünceleri paralelinde bir yönetim tarzı uygulayamaz mıydı?
LÜTFEN KİTAP OKUYALIM!!!
Arzu ORTAÖREN