#OKUDUMBİTTİ. #ANTONİOTABUCCHİ. #İSABELİÇİNBİRMANDALA Yazarın kalemiyle ilk tanışmam. Şunu söyleyebilirim ki, karşılaştığım farklı bir tarz. Kitapta yazarın ölümünden sonra basıldığı ve belki de yazarca son düzenlemelerin yapılamadığı not olarak düşülmüş. Mandala, bizim anladığımız tarzda bir boyama kitabı değil. Mandala gerçek anlamda, Budizm ve Hinduizm inancına göre evreni temsil ederek bireyi çeşitli düzlemsel yapılarda içsel bir bilgeliği ulaştırdığına inanılan mistik ve genellikle geometrik desenlerden oluşan çemberlere verilen bir isim. Kitabın konusuna gelince , İsabel ve Tadeus faşizm karşıtı ailelerin çocuklarını gönderdikleri okuldan arkadaş iki gençtir. Portekizde iç savaş çıkar. Büyük huzursuzluklar, acılar, tutuklamalar, cezalar kayıplar yaşanır. İşte İsabel de o zamandan sonra kayıplar arasındadır. Tadeus, isabel’i bulmak ister. Onun için dokuz çemberden oluşan bir Mandala çizer. Bu Mandala üzerinden hareketle İsabel’in izini arar. Adım adım onun izini takip eder, onunla yolları kesişenleri bulur bilgiler alır. Hedefe doğru yol alır. Kitabın sonlarına doğru somutluktan, zaman, mekan ve bireylerde soyutluğa bir geçiş olur. İşte yazarın farklılığı burada görülmekte. Her şey somut ilerlerken soyut bir alemle karşılaşılıyor. Kitap varoluşu, ölümü, yaşamı ve bunların sınırlarını sorgulayan çok güzel bir kitap. Yazarın üslubu değişik ve güzel. Bir solukta okunan, akıcı bir kitap.
Gülten TÜRKEL