Her ömrün bir hazanı vardır. Güneş yanığı, küf kokan yapraklar; yaşamın yokuşlu yollarında nefessiz kalanların yüreğine çöreklenir. Üstelik bu yüreğin ayakları, ayazda kalmıştır. Üstlerine örtecek merhametli bir yürek eli beklerler kapı aralığında. Oysaki sevgiyle bakan bir çift göz, yorgandır ayakları ayazda kalmış ihtiyar yüreklere.
Bu boynu bükük yüreklere işte huzur evleri kucağını açar. Açar ki karnı doysun hiç değilse gariplerin. Garipliklerini geçirmez karın tokluğu. Birbirlerinin kuytu köşelerine sokulurlar ısınmak için.
Yeter mi? Yetmez elbet.
Ne yazık ki bedenleri kırık bir bastondur artık. Omuz isterler yokuş aşağı yolda. Bu sefer kendileri. Bütün varını yoğunu tükettiği evladından bekler muştulu günlerin haberini. Terk edilmişliğin ağır faturasını kesen nice evlat vardır. Gidip bakın, gezin huzur evlerini merhametsizlerin merhameti çökecek o vakit. Size uzanan yüzlerce ele yetersiz kalacak eliniz.
Tek kelimeyle yüreğiniz şişecek.
Açık yaralarının tek merhemi sadece ve sadece evlat ve torun kokusudur. Gözüne göz, kulağına kulak, eline el, yüreğine yoldaş ister. Yalnızlıklarının bahçesini sevgiyle sulayacak ellere ellerini uzatır tükenmişliğin çaresizliğinde. O analar ki yana yakıla dünyayı sırtında taşımıştır. Aldıkları her nefes, evlada verilmek üzere yola çıkmıştır zamanında. Uzayan kol, düşünen beyin olarak postlarını sermişlerdir. Verdikçe eksilmiş, eksildikçe çoğalmışlardır.
Eksildikçe çoğalan başka yürek var mıdır dünyada?
Peki, neden yaşamını bize seren bu yüreklere huzur yatağı seremiyoruz? Sevgi yumağı içinde son demlerini yaşatamıyoruz? Huzur evleri, maddi ihtiyaçların muazzam olarak karşılandığı yerler. Lakin karnı tok, sırtı pek bu yaşlılarımızın parçalı bulutlu gözlerinde boğulmamak imkânsız. Her birinin yürek burkan bir hikâyesi var. Bedensel ve ruhsal rahatsızlıkların cenderesinde ezilen bu yaşlıların feryatları arşa çıkıyor da bir bayram gününde bile sağırlaşabiliyor kızları ve oğulları. Nasıl dayanır buna yürek? Anasız babasız kalınca mı anlaşılır değer? Hem ömrünün hazan mevsimi neden bahara dönmesin? Evin bir köşesine sığdırılamayan bu yüreklerin ahı ağır gelmez mi hem?
Ananın babanın hayır duasını almayan iflah olur mu? Hele söyleyin.
Huzur evine gittiğimde sevgi dilenen bütün ihtiyarlara yetişemedim. Ellerini aynı anda hepsi bana uzatmıştı. Hangi tarafa koşacağımı bilemedim? Yüreğimle hepsinin gözyaşını silemedim. Çünkü o kadar çoktular ki hepsine yetemedim. Hadi birleşsin de ellerimiz, hepsine yetelim!